Ölümün, ahiret hayatına hazırlıksız olmadan gelip insanı bulma tehlikesi vardır. Her an ölümün size gelebileceğini ve bunun için belki de bir daha fırsatınızın olamayacağını düşünerek hemen şimdi samimi tevbe edin. Günahlarınızın affedilmesi ve ahiret için dua edin. Allah’ın emirlerini her zaman titizlikle yerine getirin.
14 Ocak 2014 Salı
ÖLÜM ANINDA NELER YAŞANIR?
Nasıl öleceğinizi, ölümün nasıl bir şey olduğunu, ölürken neler olacağını hiç düşündünüz mü?
Ölüm sırasında yaşanan olay, bir "boyut değişikliği"dir. İnsan öldüğü anda bir anda dünya hayatının perdesi kalkar ve ölüm sonrası hayata geçilir. Farklı bir boyuta geçiş ile birlikte insanlar canlarını almaya gelen melekleri görürler, hatta gelen melekler kendileri ile konuşurlar. İnsan vefat ettiğinde yeni bir boyut, yeni bir keskinlik ve yeni bir hayat modeline girmiş olur. Ölümle birlikte insanın bedeni yok olur, ancak ruhu sonsuzdur. Ölüm sadece insanın ruhunun bulunduğu mekanın değişmesidir yani ahiret hayatının başlamasıdır.
İnsan bir ruha sahiptir ve ruh yok olmaz. Kişi öldükten sonra ruhu için yeni bir hayat başlayacaktır. Ölümle birlikte ruh canlı kalır, ancak kalıp değiştirir. Ölümle birlikte dünya ortamı ve bu ortamda bulunan bedenle ilişki kesilir. İnsanın bedeni ile ruhunun bağlantısı kesilip de, ruhu ahiretteki görüntülerle muhatap olmaya başlayınca yani insan ölünce, gözünün önündeki perde kalkar ve ölümün bir yokoluş olmadığını anlar. Her gün uykudan uyanarak güne başladığı gibi, öldükten sonra da dirilerek ahiret hayatını yaşamaya başlar. “Dirilten ve öldüren O’dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: “Ol” der, o da hemen oluverir.” (Mümin Suresi, 68) ayetiyle haber verildiği gibi, insanların ahirete geçişi Allah’ın tek bir “Ol” demesiyle olur.
Allah, dünyanın görüntüsünü gösterdiği bir insanın, ölümle birlikte görüntüsünü değiştirir; ona ahiretin görüntüsünü göstermeye başlar. Bu aynı bir perdenin kalkıp, ardından bambaşka bir görüntünün çıkması gibi bir geçiştir. Örneğin koltuğunda otururken kalp krizi geçiren bir insan, evinin odasının görüntüsünü görürken, bir anda canını almakla görevli meleklerin görüntüsünü görebilir ve ardından hesabının görülüşüne ve sonsuz mekanına sevk edilişine şahit olabilir.
Sizin şimdiye kadar gördükleriniz, insanların bedenlerinin ölümüydü, ama bir de ölüm sırasında ruhun yaşadıkları vardır. İnsan, kendi ölümü dışında, ölümün bu yüzüne kesinlikle şahit olamaz.
Şimdiye dek, önce ölüp sonra da dirilerek insanlar arasına dönen ve neler görüp, neler hissettiğini anlatan hiç kimse olmamıştır. Bu nedenle ölümün nasıl bir şey olduğunu, bir insanın ölüm anında neler hissettiğini bilmemize teknik olarak imkan yoktur.
Ancak insana hayatını veren ve zamanı gelince de geri alan Allah, ölümün nasıl gerçekleştiğini Kitabında bizlere bildirmiştir. Bu nedenle, ölümün nasıl gerçekleştiğini, ölmekte olan bir insanın gerçekte neler yaşayıp, neler hissettiğini ancak Kuran'dan öğrenebiliriz. Kuran'da haber verilen ve tarif edilen ölüm, "tıbbi ölüm"den, yani diğer insanlar tarafından gözlemlenen ölümden çok farklıdır.
Ölüm anında, ölecek kişi tarafından görülen, fakat diğer insanlar tarafından gözlemlenemeyen olaylar yaşanır. Ölen insanın bedeni her ne kadar yakınlarının yanında gibi görünse de, bu kişi aslında artık onların yanında değildir. Çünkü o artık bambaşka bir alemin görüntülerini görmektedir. Ayette şöyle buyrulmaktadır:
Hele can boğaza gelip dayandığında, ki o sırada siz (sadece) bakıp-durursunuz. Biz ona sizden daha yakınız; ancak görmezsiniz. (Vakıa Suresi, 83-85)
İşte bu ayetlerde bize ölüm hakkında çok önemli ve değişmez bir gerçek haber verilir: Ölüm anında, ölen kişinin yaşadıkları ile dışarıda onu izleyen kişilerin gördükleri şeyler çok farklıdır. Bu da imtihanın bir sırrıdır. Ölen kişinin görünüşte zorlukla can vermesi ya da hasta yatağında huzur içinde can vermiş olması bir kıstas değildir. Ruhun ölüm sırasında yaşadıkları, dışarıdan görünenden çok farklıdır. Bir insan hayatı boyunca iflah olmamış azılı bir inkarcı olmasına karşın, dışarıdan, uykusu sırasında "rahat" bir ölümle ölmüş gibi algılanabilir. Oysa o anda başka bir boyuta geçen ruhu, büyük acılar içinde ölümü tadmaktadır. Ya da tam tersine, acı çektiği sanılan bir müminin ruhu, bedeninden, melekler tarafından "güzellikle" ayrılır. Müminlerin canlarının alınma anındaki güzelliği ya da inkar edenlerin ölüm anındaki çektiği acıyı onların başındakiler hissedemezler. Ölen kimseyi seyredenler, ne onun yüzüne ve sırtına vurulduğunu, ne ayaklarının dolaştığını, ne de canının köprücük kemiğine dayandığını görürler. Gerçek ölüm, dışarıda insanların göremeyeceği bir boyutta ölen kişi tarafından bütün yönleriyle "tadılmakta"dır. Kısaca, "bedenin tıbbi ölümü" ile, Kuran'da tarif edilen ölüm gerçekte çok farklı olaylardır. İşte "tadılan" bu gerçek ölüm, inkarcılar için büyük bir azap, müminler içinse büyük bir nimet ve güzelliktir.
Allah ayette ölüm anında ayakların durumunu şöyle bildirir:
(Ölüm korkusundan) Ayaklar birbirine dolaştığında; O gün sevk, yalnızca Rabbinedir. (Kıyamet Suresi, 29)
Ölüm esnasında çift ayak hissi kalkmış olur. Dolayısıyla ayağa ait algı kalktığı için insanlar ayaklarının birbirine dolandığını zanneder. Yani ayağı yokmuş hale gelir ve ayağını kontrol edemez. Ölüm esnasında ayak bir bütün haline gelmiş olur. Ölüm esnasında insanlar sağ ve sol ayağı birbirine karıştırmış olurlar. Ölüm esnasında insan ruh haline geldiği için ayağı kalmamış olur. Bu durum sonra kolları da etkiler. Sağ ve sol kol birbirine girmiş gibi olur. Bir insanın canı çıkarken ayaktan yukarıya doğru çekilir ve ağzına yaklaşır ve can ağızdan çıkmış olur. Allah insanların öleceklerini bildiğini ayette şöyle bildirir:
Artık gerçekten, kendisi de bir ayrılık olduğunu anlamıştır. (Kıyamet Suresi, 28)
Bu ayette insanların ölmeden önce öleceklerini bilmeleri bildirilmiştir. Yani her insan ölümünden önce öleceğini bilir. Allah bir ayette ölüm anını şöyle bildirir:
Hayır; can, köprücük kemiğine gelip dayandığı zaman, (Kıyamet Suresi, 26)
Can, köprücük kemiğine dayandığı zaman insanlar ölüm sonrası boyuta geçmiş olurlar. İnsan ölürken üçüncü boyuttan dördüncü boyuta geçmiş olur. Ondan sonra dünya boyutuna geçilmesi mümkün değildir. Allah dilerse insana öldükten sonra dünya hayatını gösterebilir. Bu konuyu şöyle düşünebiliriz: İki boyutlu aynanın içinde bir insan olsun. O insanın canlı olduğunu düşünün. Ama o insan sadece aynanın içinde üç boyutluymuş gibi yaşayabilsin. Biz o insanı aynanın dışından yani dördüncü boyuttan görebiliriz ama o kişi aynanın içinden bizi göremez. Ölümde böyledir.
Yüzdükçe yüzerek gidenlere, (Naziat Suresi, 3) ayeti ölümden sonra ruhun yüzme tarzında gittiğine işaret etmektedir.
Ölüm anını siz de mutlaka yaşayacaksınız. İnsanların bazıları gibi sizde ölüm anınızı pek düşünmemiş olabilirsiniz. Çünkü bunları düşünmek bazı insanları dehşete düşürür. Mümkün olduğunca bu gerçekten kaçmaya çalışırlar. Konusu açıldığında hemen konuyu kapatırlar. Düşünseniz de düşünmeseniz de her insan gibi sizde şuan ölüm anına doğru yaklaşıyorsunuz. Ölüm anını bir insanın zihninde canlandırması, yüzde yüz samimi ve vicdanlı davranmasını sağlar.
MÜMİNLERİN ÖLÜM ANINDA YAŞADIKLARI
Ölümün müminleri nasıl karşılayacağını, canlarının nasıl alınacağını, ölümleri anında neler olacağını Kuran'dan öğrenme imkanımız vardır. Kuran'da bize bildirildiği kadarıyla, müminin ölümü çok yumuşak bir geçiş, anlık bir boyut değiştirme şeklinde olacaktır.
Allah’ın rızasını kazanmış mümin için ölüm anında ızdırap ve acı çekme yoktur. Kuran, müminin ruhunun yumuşacık alınacağını haber verir. Normalde biraz flu olan dünyadaki görüntü, ölüm anında daha keskinleşir. Gelen ölüm melekleri, mümine hiçbir rahatsızlık vermeden güzellikle canını alırlar. Mümin, canının alınış şeklinden, yaşayacağı olayların zincirleme olarak güzel gideceğini anlar. Çünkü ahirette de “önünde ve sağ yanında parıldayan nur” bulunduğu bildirilir. Mümin için ahirette sürekli bir güzellik vardır.
Ölüm mümin için cennete açılan bir kapıdır. Ölen mümin meleklerle birlikte sonsuz güzel hayatına başlamakla müjdelenir. Mümin kişi ölüm anında ne korkar, ne de üzüntüye kapılır. Allah’ın Kuran’da bildirdiğine göre, müminlerin vefatları anında, kendilerini Allah’ın huzuruna götürmeye gelen melekler “Selam” diyerek yanlarına girecektir. Bunu duyan ve “Aleyküm selam” diyerek meleğin selamını alan salih müminlerin kalplerine o an inşaAllah bir ferahlık gelecektir. Çünkü “Selam”, müminlerin dünyada en sık kullandıkları ve duydukları dostane sözlerden biridir. Rabbimiz sonsuz merhametiyle, mümin kullarının o heyecan içinde tedirgin olmamaları ve kendilerini güvende hissetmeleri için böyle bir güzellik yaratır. Mümin artık sonsuza kadar mutluluk ve huzur içinde yaşayacak olmanın tarif edilemez neşesini yaşar. Bu gerçek Kuran'da şöyle bildirilmiştir:
Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam size" derler. Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin. (Nahl Suresi, 32)
Onları, o en büyük korku hüzne kaptırmaz ve: "İşte bu sizin gününüzdür, size va'dedilmişti" diye melekler onları karşılayacaklardır. (Enbiya Suresi, 103)
Ölüm, mümin için büyük bir mutluluk ve neşenin başlangıcıdır. Müminin ruhu, adeta uykuda ruhun acısızca bedenden ayrılıp farklı bir boyuta geçmesi gibi alınır. Bir ayette Yumuşacık çekip alanlara, (Naziat Suresi, 2) bildirilmiştir. Bu ayet müminlerin canının alınma şeklini bildirmektedir.
Dünyada güzel bir hayat yaşatılan müminin ölümü de güzel ve rahat olacak, ahiret hayatı meleklerin karşılamasıyla başlayacaktır. O andan itibaren dünyayla tüm ilişkileri kesilmiş ve kişi, Allah'ın huzuruna çıkmak üzere tesbit edilmiş bir yere yollanmıştır. Bunun devamında da mümini, en başından beri olduğu gibi rahatlık ve kolaylık beklemektedir.
CEHENNEM EHLİNİN ÖLÜM ANINDA YAŞADIKLARI
Her inkarcının gerçekleri kabul edeceği, şüphelerinden arınacağı bir an vardır. İstisnasız her inkarcı ve şüpheci, mutlaka Allah'ın ve ahiretin varlığına iman edeceği bir anla karşılaşacaktır. Bu an, dünya hayatının görüntüsünün kaldırılıp, meleklerin görüntüsünün gösterildiği ölüm anıdır. Kuran'da ölüm melekleri, kafirlerin canlarını bedenlerinden, "ta en derinden acıyla sökerek çıkaranlar" (Naziat Suresi, 1) olarak tarif edilirler.
Cehenneme gidecek olan insanların canı alındığında birden çok korkunç ve kapkaranlık bir ortama geçmiş olacaklardır. Canını ürkütücü görünümlü melekler döve döve alacaktır. Bu o kişinin hiç beklemediği sürpriz bir durumdur. Dünya hayatını Allah'ın rızasına göre yaşamamış birinin bedeni nasıl ölürse ölsün, ruhunun yaşadıkları azap dolu yaşamının bir başlangıcı niteliğinde olacaktır. Allah bu insanlara karşılaşacakları zorlu günü ayetlerde şöyle hatırlatmaktadır:
Öyleyse melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını aldıkları zaman nasıl olacak? (Muhammed Suresi, 27)
Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak: "Yakıcı azabı tadın" diye o inkar edenlerin canlarını alırken görmelisin. Bu, ellerinizin önceden takdim ettiği işler yüzündendir. Yoksa şüphesiz Allah kullara zulmedici değildir. (Enfal Suresi, 50-51)
...Sen bu zalimleri, ölümün 'şiddetli sarsıntıları' sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azabla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen... (En'am Suresi, 93)
Bu ayetlerdeki ifadeden, azabın inkarcılar için ölüm anında başladığını anlayabiliriz. Onların canları yüzleri ve sırtlarına vurularak ve çok şiddetli acılar içinde alınır. Ruhun bedenden sökülmesi büyük bir acıya neden olur. Dikenli bir çalının insanın içinden sökülmesi gibi. Zaten, o anda kişi inkarcı konumunda olduğunu anlar. Birdenbire sırtlarında şiddetli bir darbe duydukları ve tarifsiz bir acı hissederek meleklerin canlarını almaya geldiklerini gördükleri zaman herşeyi anlarlar. Kişi henüz ölüm anının başlangıcında büyük bir belanın içine girdiğini, ayetteki ifadeyle “beli büken işler”in kendisini beklediğini ve bunun zincirleme devam edeceğini anlamış olur. Müminin yaşadığı güzelliklerin aksine, inkarcıda sürekli bir perişanlık esastır.
Bir başka ayette de, ölüm anının inkarcılar için bir zorluk anı olduğundan şöyle bahsedilir:
Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin; Allah bunlarla, ancak onları dünyada azablandırmak ve canlarının onlar inkar içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor. (Tevbe Suresi, 85)
İnkarcı ölümle birlikte, yaşamı boyunca işlediği büyük suçun, inkarının cezasını çekmeye başlayacaktır. Meleklerin sırtına vura vura, canını en derinden sökerek almaları, kendisini bekleyen sonsuz azabın yalnızca çok hafif bir başlangıcıdır. İnkarcıların canları alınırken cehennemlik olmalarına rağmen kendilerinin iyi insanlar olduklarını savunurlar:
Ki melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında, "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diye teslim olurlar. Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı bilendir. (Nahl Suresi, 28)
Ölüm melekleri insanların yalvarmasına göre değil, Allah'ın emrine göre hareket ederler. Yüce Allah ölüm anındaki imtihanda çok ince bir sistem kurmuştur. Ki, inkarla iman arasındaki çizgide insanlar akıllarını çok iyi kullanabilsinler. Allah rızası için yaşamış, sadık ve doğru olan insanlarla, Allah’tan yüz çevirerek yaşamış kimselerin aynı konumda olmamaları için böyle çok ince bir yöntem hazırlanmıştır. Allah bu konuyu şöyle bildirmektedir:
Yoksa kötülüklere batıp-yara alanlar, kendilerini iman edip salih amellerde bulunanlar gibi kılacağımızı mı sandılar? Hayatları ve ölümleri bir mi (olacak)? Ne kötü hüküm veriyorlar. (Casiye Suresi, 21)
Kesinlikle yaşayacağınız ölümü dikkatli düşünün: Mesela araba kullanırken veya her zaman yaptığınız işlerden birini yaparken, bir anda karşınızdaki görüntü değişecek ve iki ölüm meleği ile karşılaşacaksınız. Ve o anda kişi neler olacağını anlar. Ölüm anı gelip çattığında, bir anda ölüm meleklerini yanında bulacaktır. Ve ölümün gerçekliğini gördüğü anda, eğer Allah'ın rızasına uygun bir yaşam sürdürmediyse mutlaka pişmanlığını hissedeceği şeyler olacaktır.
MÜMİNİN ÖLÜMÜ:
- Canını almaya gelen melekler ona selam verip, onu cennetle müjdelerler.
- Melekler güzellikle canını alırlar.
- Ruhu bedeninden yumuşakça çekilip alınır.
- Arkasından gelecek müminleri müjdelemek, Allah'ın vaadinin hak olduğunu ve müminler için bir korku ve üzüntü olmadığını haber vermek ister. Ama buna izin verilmez.
İNKARCININ ÖLÜMÜ:
- Ölümü şiddetli sarsıntılar içinde olur.
- Melekler, ellerini ona doğru uzatır ve onu alçaltıcı ve yakıcı bir azapla müjdelerler.
- Melekler, yüzüne ve sırtına vura vura canını alırlar.
- Ruhu en derinden acıyla sökülür.
- Ruhu köprücük kemiklerine kadar çekilir ve son müdahale yapılır.
- Canı o inkar içindeyken zorluk içinde çıkar.
- Ölümle yüzyüze geldiği andaki imanı ve tevbesi kabul edilmez.
-Gerçeği görmenin verdiği büyük pişmanlık içinde Allah'tan kendisini dünyaya geri çevirmesini ve kaybettiği ömrünü telafi etmeyi talep eder. Ama şansını kaybetmiştir. Bu isteği kabul edilmez.