Tartışmalardaki üslup kimi zaman saygıdan
uzak, egoyu ön plana çıkaran, sevgiyi ve kardeşliği zedeleyecek tarzda
olabilmektedir. Karşı tarafın fikrine değer vermediğini hissettirmek,
aşağılayan bir üslup kullanmak bu tartışmaları daha da alevlendirir.
Peki şimdiye kadar bu tartışmalar faydalı
bir sonuca ulaşmış mıdır?
Tartışmalarda kaybedilen zamanda o kişiler
daha güzel, daha rahat edecekleri faaliyetler yapabileceklerini hiç düşünmüşler
midir?
Bütün bu soruların cevapları ortaktır:
Muhtemelen hayır.
Eleştirileri güzellikle almak, eleştiriye
katılmıyorsak da fikrimizi saygı ve sevgi çerçevesinde bildirmek gerekir. Her
şartta güzel sözle karşılık vermek gerekir. Tartışma olumsuzluğu, olumsuzluk
ise sevgi ve saygı eksikliğini getirir, kardeşliği zedeler ve hem kişinin
kendisine hem de çevresine ciddi zararlar verir. Tartışmanın insanları
birbirine düşürdüğü, ayrılığa, kavgalara ve çatışmalara sebep olduğu bilinen
bir gerçektir. Çok yakın iki dostun arasında çıkan küçük bir tartışmanın
büyümesi ile bütün güzel duygular yerini öfkeye bırakabilir. Allah Kehf
Suresi'nin 54. ayetinde bu kötü ahlak vasfına dikkat çekmekte, insanın "herşeyden çok tartışmacı"
olduğu bildirmektedir. Bu nedenle, müminler birlik, beraberlik ve kardeşlik
ruhunun zedelenmesine ya da zayıflamasına yol açabilecek her türlü tartışma ve
çekişmeden kesin bir biçimde kaçınırlar. Zira Allah bu davranışı kesin olarak
yasaklamıştır:
"Allah'a
ve Resûlü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, ÇÖZÜLÜP
YILGINLAŞIRSINIZ, GÜCÜNÜZ GİDER... (Enfal Suresi, 46)
Çekişme, ayette belirtildiği gibi,
inananların gücünü kıran, hiçbir konuda çözüm getirmeyen, fayda sağlamayan,
şeytanın kışkırtmasıyla içine düşülen bir tavırdır. İnsanın vicdanı tartışmayı,
kavgayı çirkin görüp kabul etmezken, nefsi ise onu çekişmeye, çatışmaya itmeye
çalışır. Bu yüzden Kuran'ı rehber edinen ve her zaman vicdanına uyan bir kişi
hiçbir şekilde bir tartışma ortamının oluşmasına izin vermez. Bir anlık gaflet
sonucu çekişme ortamına girse bile, hemen dikkatini toplar, Allah'ın hükmünü
hatırlar ve yaptığı işin Allah'ın beğenmediği bir davranış olduğunu idrak ederek
bu tavrını terk eder.
İman edenler gün boyunca türlü türlü
insanla karşılaşabilirler. Bununla birlikte koşullar ne olursa olsun,
tartışmadan kaçınırlar. Örneğin alış veriş sırasında uygulanan fiyatlar
karşısında satıcıyla, zamanında gelmeyen otobüsün şoförüyle, sıra beklerken
yavaş çalışan görevlilerle tartışmaya girmezler. Eğer kendilerine haksızlık
yapılan bir ortamla karşı karşıya iseler tartışıp öfkelenmeyi değil, güzel bir
üslupla ve akılcı bir yöntemle çözüm getirmeyi seçerler. Müminin öfkelenmemesi
gerektiğini Rabbimiz şöyle buyurur:
Onlar, bollukta da,
darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan
bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever. (Al-i İmran
Suresi, 134)
Kızgınlığı belli
etmemek, öfkeyi yenmek, alttan alan bir üslup kullanmak, güzellikleri övmek,
karşı tarafın haklılığını vurgulamak, tartışmaktan kaçınmak, şikayet ederek
konuşmamak, merhametin sevginin hissedilmesi, iyiliği emretmek, herşeyde hayır
olduğunu hatırlatmak, yapılan iyiliğin sonrasında kişileri töhmet altında
bırakmamak bu güzel sözlerden bazılarıdır. Allah bize Kuran'da şeytanın
insanları güzel söz söylemekten uzaklaştırmaya çalışacağını ve bu yolla
aralarına düşmanlık sokmak isteyeceğini şöyle bildirmiştir:
Kullarıma, sözün en güzel
olanını söylemelerini söyle. ÇÜNKÜ ŞEYTAN ARALARINI AÇIP BOZMAKTADIR. ŞÜPHESİZ
ŞEYTAN İNSANIN AÇIKÇA BİR DÜŞMANIDIR. (İsra Suresi, 53)
İnsan yaratılışı gereği güzellikten,
fedakarlıktan, yardımlaşmadan, sevgi ve saygıdan, güzel hitaplardan çok büyük
zevk alır. Asıl zor olan, insanın kendi nefsinin kötülüklerinin izinden
gitmesi, ahlaksızlık yapmasıdır. Çünkü bunların sonu her zaman için sıkıntı,
zorluk ve huzursuzluktur. Bunlardan kurtulmak için tek çözüm ise insanın
şeytanın çağrılarına kulak vermemesi ve vicdanının sesini dinlemesidir.
Bu gerçeğin bilincinde olan bir insan için
insanlara güzel sözler söylemek karşılığını Allah'tan umduğu birer ibadettir.
Güzel sözle iyiliği emreden insan, hem kendisini hem de diğer insanları Allah'a
yakınlaştıracak, kötülüklerden alıkoyacak ve sonsuz ahiret hayatını
kazandıracak bir yol bulmuştur. Güzel söze davet edilmek ise bir insana dünya
hayatındaki en güzel hediyelerden birinin verilmesi gibidir.
Aleyhte durumlarda bile sevgi dolu olunması,
çatışmaya yol açacak ifadelerin terk edilmesi, her zaman ılımlı olanın tercih
edilmesi, onore edici kelimeler seçilmesi üstün bir ahlakın
göstergelerindendir.
Şu ana kadar tartışma üslubuyla sonuç
alınmadığını, bunun sadece zaman kaybına yol açtığını, kavgayı körüklediğini,
dostlukları bozduğunu herkes görmüştür. Kuran ahlakını yaşayan bir insan
karşısındakilerin tavırlarına göre ahlak anlayışını değiştirmez. Karşı taraf
alaycı konuşabilir, çirkin sözler sarf edebilir, öfkelenebilir, kötülükte
bulunabilir ya da düşmanca tavırlar sergileyebilir. Ancak müminin efendiliği,
tevazusu, merhametli ve yumuşak başlı tavrı hiçbir zaman değişmez. Kendisine
söylenen kötü bir söze kötü sözle karşılık vermez. Alay edene alayla, öfkeye
öfkeyle cevap vermez. Öfkelenen bir insana karşı sakin ve kontrollü olur.
Peygamberimiz (sav) bir hadisinde müminlere şu şekilde öğütte bulunmuştur:
"Her nerede olursan ol Allah'tan
ittika et ve kötülüğün arkasından iyilik yap, bu onu yok eder. İnsanlara iyi
ahlakla muamele et." (Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr.
İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 328)