BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
HAZRETLERİ ALLAH’IN İZNİYLE KIYAMETİN HİCRİ 1545 (MİLADİ 2120)’DE KOPACAĞINI
BİLDİRMİŞTİR
Said Nursi Hazretleri hadislerde Peygamberimiz (sav)'in
dünyanın ömrüyle ilgili verdiği bilgilere, İslam alimlerinin ümmetin icabet
ömrünün hicri 1500’lere kadar olduğuyla ilgili sözlerine, hadislerdeki ahir
zaman alametlerine ve hadislerin ve ayetlerin ebced değerlerine dayanarak,
kıyametin Hicri 1545'de yani Miladi 2120’de kopacağını söylemiştir. Hicri
1506'ya kadar (yani miladi 2082'ye kadar) İslam "zahir ve aşikarane belki
galibane devam edecek", Hicri 1506'dan sonra bozulma başlayacak, Hicri
1542'ye kadar İslam gizli ve mağlubiyet içinde olacak ve Hicri 1545'de (yani
Miladi 2120'de) de küfrün başına kıyamet kopacak demektedir.
LÂ TEZÂLÜ TÂİFETÜN MİN ÜMMETİ ZÂHİRİNE ALE’L-HAKKI HATTÂ
YE’TİYALLAHÜ Bİ EMRİHİ
“Ümmetimden bir taife (topluluk) Allah’ın emri gelinceye
kadar (yani kıyametin kopmasına kadar) galibâne hak üzerinde devam edecektir.”
(Buhari, 9: 125, 162; Müslim, 1:137) hadisinin ebced ve cifr hesabına göre bu
tarihleri bildirmiştir.
LÂ TEZÂLÜ TÂİFETÜN MİN ÜMMETİ
(ÜMMETİMDEN BİR TAİFE DEVAM EDECEKTİR)
“Ümmetimden bir taife (topluluk) zail olmayıp devam edecektir” (şedde
sayılır, tenvin sayılmaz) fıkrasının makam-ı cifrisi (cifir hesabıyla yapılan
değeri), BİN BEŞYÜZ KIRKİKİ (HİCRİ 1542-MİLADİ 2117) ederek nihayet-i devamına
(varlığının sonuna) ima eder.” (Kastamonu Lâhikası,
Mektup No: 21, s. 26)
Yani müslümanlar en son HİCRİ 1542 (MİLADİ 2117)’ye
kadar faaliyetlerine gizlide olsa devam edecektir.
ZÂHİRİNE ALE’L-HAK (GALİBANE HAK
ÜZERE)
“Hak üzerinde devam edecektir” (şedde sayılır) fıkrası
dahi; makam-ı cifrisi (cifir hesabıyla yapılan değeri) BİNBEŞYÜZ ALTI (HİCRİ 1506-MİLADİ 2082)
edip, BU TARİHE KADAR ZÂHİR VE AŞİKÂRANE (açık ve ortada), BELKİ GALİBANE; SONRA TÂ
KIRK İKİYE KADAR, GİZLİ VE MAĞLUBİYET İÇİNDE
vazife-i tenviriyesine (aydınlatma görevine) devam edeceğine remze (gizli
işaret) yakın ima eder…” (Kastamonu Lâhikası, Mektup No: 21, s. 26)
Bediüzzaman
Hazretleri HİCRİ 1506 (MİLADİ 2082)’ye
kadar İSLAM “GALİBANE”
olacak diyerek bu tarihe kadar İSLAM AHLAKININ HAKİMİYETİNİN süreceğini ifade etmiştir. Hicri 1506’dan yani 2082’den
sonra ise bozulmanın başlayacağını bildirmektedir. Hz. Mehdi (a.s.) ve Hz. İsa
(a.s.)’ın vefatının ardından dünya çapında maddi ve manevi bir bozulma
yaşanacaktır. O dönemde İslam bozulmaya başlayacak, Hristiyanlık ve Musevilik
kalkacak, dinsizlik gittikçe yaygınlaşacak ve müslümanlar ibadetlerini gizli
yapmaya başlayacaklar yani İslam mağlubiyet içine girecektir.
HATTÂ YE’TİYALLAHÜ Bİ EMRİHİ
(ALLAH’IN EMRİ GELİNCEYE KADAR YANİ KIYAMETİN KOPMASINA KADAR)
“Allah’ın emri gelinceye kadar (yani kıyametin kopmasına
kadar)” (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrisi (cifir hesabıyla değeri) BİNBEŞYÜZ KIRK BEŞ (HİCRİ 1545-MİLADİ 2120)
olup, KAFİRİN BAŞINDA KIYAMET KOPMASINA İMA EDER. Lâ
ya’lemu’l-ğaybe illallah. (Gaybı Allah’tan başkası bilemez.) (Kastamonu Lâhikası, Mektup No: 21, s. 26)
Bediüzzaman Hazretleri Hicri 1542 (Miladi 2117) tarihini
MÜSLÜMANLARIN İYİCE GERİLEMEYE BAŞLAYACAĞI TARİH olarak
bildirmiştir. 2117’den sonra İSLAM’IN TAMAMEN ORTADAN KALKACAĞINI
YANİ DİNSİZLİĞİN DÜNYAYA TAM HAKİM OLACAĞINI, KURAN’IN GÖĞE REF EDİLMESİNDEN
SONRA ÇOK ZORLU İKİ-ÜÇ YIL GEÇECEĞİNİ İFADE ETMİŞTİR. Hadislerden ve Bediüzzaman Hazretlerinin izahlarından
anlaşıldığı kadarıyla HİCRİ 1545’de
yani MİLADİ 2120 yılında
ALLAH’IN İZNİYLE KIYAMET KOPACAKTIR. Dünyayı sarmış olan büyük fitne kıyametin zuhuru ile
son bulacak, kıyamet inkarcıların başına kopacaktır. Doğrusunu Allah bilir.
Görüldüğü gibi, Bediüzzaman Said Nursi Hicri 1545'de
kıyametin kopacağını açık bir şekilde ve tarih vererek söylemektedir. Bediüzzaman
Said Nursi kıyametin kopma yılını hicri 1577 ve hicri 1560 olarak da işaret
etmiştir. Bediüzzaman’ın değişik tarihler vermesinin nedeni ledün ilminin bir
sonucudur. Bediüzzaman o devrin kalbi hastalıklı olan veya iman zaafiyeti
içinde olan kişilerini rehavete düşürerek, son devirdeki Müslümanları biraz da
olsa rahatlatmak için bu şekilde söylemiştir. Sözlerinden 1545 tarihi
geldiğinde, bu gibi kişilerin 1577’de veya daha ileri tarihte kıyametin
kopacağını düşünerek rahatlamalarını amaçlamış olduğu anlaşılmaktadır. Said
Nursi’nin esas olarak bildirdiği tarih hicri 1545 yani miladi 2120 yılıdır.
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ’NİN
BİLDİRDİĞİ ÖNEMLİ BİR DETAY: RAMAZAN AYININ ONUNCU GÜNÜNÜN İKİNCİ SAATİ
Said Nursi Hazretleri Allah’ın izniyle kıyametin kopma
tarihini ebced ve cifr hesabıyla bildirdiği hadisle ilgili olarak şöyle
söylemiştir:
LÂ TEZÂLÜ TÂİFETÜN MİN ÜMMETİ ZÂHİRİNE ALE’L-HAKKI HATTÂ
YE’TİYALLAHÜ Bİ EMRİHİ
“Ümmetimden bir taife (topluluk) Allah’ın emri gelinceye
kadar (yani kıyametin kopmasına kadar) galibâne hak üzerinde devam edecektir.”
(Buhari, 9: 125, 162; Müslim, 1:137)
Ramazan-ı şerifte onuncu günün ikinci saatinde birden bu
hadîs-i şerif hatırıma geldi. Belki Risale-i Nur şakirdlerinin taifesi ne kadar
devam edeceğini düşündüğüme binaen ihtar edildi.
Said Nursi’nin “ikinci saatinde” ifadesi öğleden sonra
saat 2’yi belirtmektedir. Bediüzzaman Hazretleri Ramazan ayının onuncu gününün
ikinci saati gibi bir detayı durduk yerde söylemez. Bediüzzaman Hazretleri
Allah’ın kendisine özel ilim verdiği kişilerden biridir. Bunu özel bir hikmet
üzerine bildirmiştir. Yani Bediüzzaman Hazretleri Kastamonu Lahikası’nın, 26.
sayfasında Allah’ın izniyle kıyamet vaktini Hicri 1545, Ramazan ayının onuncu
günü saat iki olarak işaret etmiştir. Nitekim Kuran’da on güne işaret eden
ayetler vardır.
(Dünyada) Yalnızca on (gün) kaldınız” diye kendi aralarında
fısıldaşacaklar. (Taha Suresi, 103)
Musa ile otuz gece için sözleştik ve ona bir on daha ekledik. (Araf Suresi,
142)
Fecre andolsun, on geceye, çifte ve tek’e, akıp-gittiği zaman geceye, bunlarda,
akıl sahibi olan için bir yemin var, değil mi? (Fecr suresi, 1-5)
KURAN’DA
HİCRİ 1545 VE MİLADİ 2120 YILINA İŞARET EDEN AYETLER
Kıyametten
bahseden ve felakete uğrayan topluluklarla ilgili ayetlerin bazıları 4 ve
5’inci ayetlerde, bazıları ise 45. ayette yer almaktadır. Rakamları 4 ve 5 olan
bu ayetlerin hicri 1545 yılına işaret ediyor olması muhtemeldir. Ayrıca ebced
değeri 1545 ve 2120 olan ayetler vardır. Bunlar Said Nursi Hazretlerinin
bildirdiği kıyamet tarihine (HİCRİ 1545-MİLADİ 2120) işaret ediyor olabilir.
Söz konusu ayetler şöyledir:
NEBE SURESİ
4- Hayır; yakında bileceklerdir.
5- Yine hayır; yakında bileceklerdir.
VAKIA SURESİ
4- Yer, şiddetli bir sarsıntıyla
sarsıldığı,
5- Ve dağlar darmadağın olup
ufalandığı,
KAARİA SURESİ
4- İnsanların, 'her yana dağılmış'
pervaneler gibi olacakları gün,
5- Ve dağların 'etrafa saçılmış'
renkli yünler gibi olacakları (gün),
ZELZELE SURESİ
4- O gün (yer), haberlerini
anlatacaktır.
5- Çünkü senin Rabbin, ona
vahyetmiştir.
İNŞİKAK SURESİ
4- İçinde olanları dışa atıp
boşaldığı,
5- Ve 'kendi yaratılışına uygun
Rabbine boyun eğdiği zaman.
İNFİTAR SURESİ
4- Ve kabirlerin içi 'deşilip dışa
atıldığı' zaman;
5- (Artık her) Nefis önceden takdim
ettiklerini ve ertelediklerini bilip-öğrenmiştir.
TEKVİR SURESİ
4- Gebe develer, kendi başına terk
edildiği zaman,
5- Vahşi-hayvanlar, toplandığı zaman,
HAKKA SURESİ
4- Semud ve Ad (toplumları), karia’yı
yalan saydılar.
5- Bu nedenle Semud (halkı), korkunç
bir sesle helak edildi.
ARAF SURESİ
4- Biz nice ülkeleri yıkıma uğrattık.
Geceleri uyurlarken ya da gündüzün dinlenirlerken Bizim zorlu azabımız onlara
geliverdi.
5- Zorlu azabımız onlara gelince yakarabildikleri:
"Biz gerçekten zulme sapanlardandık" demelerinden başka olmadı.
EN'AM SURESİ
45- Böylece zulmeden topluluğun kökü
kurutuldu. Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah'adır.
NAHL SURESİ
45- Artık 'kötülüğü örgütleyip
düzenleyenler', Allah'ın, kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya
şuuruna varamayacakları yerden azabın gelmeyeceğinden emin midirler?
HAC SURESİ
45- (Halkı) Zulmediyorken yıkıma
uğrattığımız nice ülkeler vardır ki, şimdi onların altları üstlerine gelmiş
ıpıssız durmakta, kullanılamaz durumdaki kuyuları (terk edilmiş bulunmakta),
yüksek sarayları (çın çın ötmektedir).
SEBE SURESİ
45- Kendilerinden öncekiler de
yalanladı. Oysa bunlar, öbürlerine verdiklerimizin onda birine bile
ulaşamamışlardı. Buna rağmen (şımararak) elçilerimi yalanladılar; ancak Benim
de (onları) inkarım (yıkıma uğratmam) nasıl oldu?
FATIR SURESİ
45- Eğer Allah, kazandıkları
dolayısıyla insanları (azap ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde
hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar
ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah Kendi
kullarını görendir.
MÜMİN SURESİ
45- Sonunda Allah, onların kurdukları
hileli-düzenlerinin kötülüklerinden onu korudu ve Firavun'un çevresini de
azabın en kötüsü kuşatıverdi.
ŞURA SURESİ
45- Onları görürsün; zilletten başları
önlerine düşmüş bir halde, ona (ateşe) sunulurlarken göz ucuyla sezdirmeden
bakarlar. İman edenler de: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem
kendi nefislerini, hem yakın akraba (veya yandaş)larını da hüsrana
uğratmışlardır" dediler. Haberiniz olsun; gerçekten zalimler, kalıcı bir
azap içindedirler.
KAMER SURESİ
45- Yakında o toplum bozguna
uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.
TUR SURESİ
45- Öyleyse sen onları (en dayanılmaz
azapla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak. (Bu ayetin ebcedi
2120’dir.)
BU AYETİN
İNSANLARIN UĞRAYACAĞI FELAKETTEN BAHSETMESİ, 45. AYETTE GEÇMESİ VE EBCED
DEĞERİNİN 2120 OLMASI KIYAMETİN KOPACAĞI YILA İŞARET EDİYOR OLABİLİR.
KEHF SURESİ
94- Dediler ki: "Ey Zu'l-Karneyn,
gerçekten Ye'cuc ve Me'cuc, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar, bizimle onlar
arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?"
…gerçekten Ye'cuc ve Me'cuc, yeryüzünde
bozgunculuk çıkarıyorlar… (Bu ayetin ebcedi 1545’tir.)
BU AYETİN
EBCED DEĞERİNİN 1545 YANİ MİLADİ 2120 OLMASI KIYAMETİN KOPACAĞI YILA İŞARET
EDİYOR OLABİLİR. BU AYET YERYÜZÜNDE BOZGUNCULUK ÇIKARMAKTAN BAHSETMEKTEDİR VE
KIYAMETTE İNKARCILARIN BAŞINA KOPACAKTIR.
ŞURA SURESİ
17- Ki Allah, hak olmak üzere kitabı ve
mizanı indirdi. Ne bilirsin; belki kıyamet-saati pek yakındır.
…Ne bilirsin; belki kıyamet-saati pek
yakındır. (Bu ayetin ebcedi 2120’dir.)
KIYAMETTEN
BAHSEDEN BU AYETİN EBCED DEĞERİNİN 2120 OLMASI KIYAMETİN KOPACAĞI YILA İŞARET
EDİYOR OLABİLİR.
FECR SURESİ
22- Rabbin(in buyruğu) geldiği ve
melekler dizi dizi durduğu zaman;
Rabbin(in buyruğu) geldiği… (yani
kıyamet koptuğu) (Bu ayetin ebcedi 2120’dir.)
KIYAMETTEN
BAHSEDEN BU AYETİN EBCED DEĞERİNİN 2120 OLMASI KIYAMETİN KOPACAĞI YILA İŞARET
EDİYOR OLABİLİR. AYRICA BU AYETİN 22. AYETTE GEÇMESİ DE DİKKAT ÇEKİCİDİR. ÇÜNKÜ
22 VE 2120 RAKAMLARINDA İKİ TANE 2 BULUNMAKTADIR.
Bu
ayetlerin hepsinin kıyametin kopacağı yıla işaret ediyor olması muhtemeldir.
Şunu da belirtmek gerekir ki, kıyamet ne zaman koparsa kopsun, insan için
önemli olan Allah’ın kendisine dünyada verdiği süreyi en iyi şekilde
değerlendirip Allah’ın rızasını kazanabilmesidir. İnsan öldüğü ana kadar
yaptıklarıyla ahirete gidecektir. Bu gerçeklerin yanında dünyanın son devrinde
olduğumuzu da herkesin bilmesi gerekir. Şu an ölüm bizlere yaklaşmaya devam
ediyorsa aynı şekilde kıyamet saati de yaklaşmaya devam etmektedir. Ve
bunlardan kaçabilmek hiçbir insan için mümkün değildir.
BEDİÜZZAMAN
SAİD NURSİ HAZRETLERİ PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)’İN HADİSLERİNDEN VE EBCEDLERDEN
İSTİFADE EDEREK AHİR ZAMANDA İSLAM’I 2082, 2117 VE 2120 TARİHLERİYLE ÜÇ EVREYE
AYIRMIŞTIR
Ca-yı dikkat ve hayrettir ki, üç fıkra bil’ittifak bin
beşyüz tarihini göstermeleriyle beraber, tam tamına manidar, makul ve hikmetli
bir surette binbeşyüzaltı (1506- M. 2082)’dan tâ kırkiki (1542- M. 2117)’ye, tâ
kırkbeş (1545- M. 2120)’e kadar üç büyük değişimin ayrı ayrı zamanlarına
tetabuk (birbirine uygun düşmesi) ve tevafuklarıdır. Bu îmalar gerçi yalnız
birer tevafuk olduğundan delil olmaz ve kuvvetli değil, FAKAT BİRDEN İHTAR
EDİLMESİ BANA KANAAT VERDİ. Hem kıyametin vaktini kat’î tarzda kimse bilmez;
FAKAT BÖYLE ÎMALAR İLE BİR NEVİ KANAAT, BİR GALİB İHTİMAL GELEBİLİR. Fatiha’da
“SIRAT-I MÜSTAKIM” (dosdoğru yol) ashabının taife-i kübrasını (en büyük
topluluğunu) târif eden “ELLEZİNE EN’AMTE ALEYHİM” (kendilerine nimet
verdiklerinin) fırkası, şeddesiz binbeşyüzaltı veya yedi ederek tam
tamına “ZÂHİRİNE ALEL HAKKI” (hak üzerinde olacaktır) fıkrasının makamına
tevafuku ve manasına tetabuku (uygunluğu) ve şedde sayılsa (hadiste geçen) “LÂ
TEZALÜ TÂİFETÜN MİN ÜMMETİ” (ümmetimden bir taife) fıkrasına üç manidar farkla
tam muvafakatı ve manen mutabakatı bu hadîsin îmasını teyid edip remz (gizli
işaret) derecesine çıkarıyor. Ve müteaddid âyât-ı Kur’aniyede “SIRAT-I
MÜSTEKIM” (dosdoğru yol) kelimesi, bir mana-yı remziyle Risalet-in Nur’a manaca
ve cifirce îma etmesi remze yakın bir îma ile; Risalet-in Nur şakirdlerinin
taifesi, âhirzamanda o taife-i kübra-i azamın (o büyük topluluğun) âhirlerinde (sonlarında)
bir hizb-i makbul olacağını işaret eder diye def’aten birden ihtar edildi.
“Gerçek ilim ancak Allah Katındadır.” “Gaybı yalnız Allah bilir.” (Kastamonu L. 21. Mektup)
EBCED HESABI
Arapça alfabedeki her harfin sayısal bir değeri vardır.
Yani Arapçada her harf bir rakama tekabül eder. Bundan istifade edilerek
çeşitli hesaplamalar yapılır. İşte yapılan bu hesaba "ebced hesabı"
ya da "hisab-ı cümel" denir. (İsmail Yakıt, Türk-İslam Kültüründe
Ebced Hesabı ve Tarih Düşürme, s. 36)
Ebced alfabe düzeninin her bir harfinin bir rakama
tekabül etmesi özelliğinden faydalanan Müslümanlar, bunu çeşitli sahalarda
kullanmışlardır. Cifr ilmi de bu yöntemlerden birisidir.
Cifr; gelecekte muhtemel olacak işlerden haber veren
ilmin adıdır. Buna göre sembolik şekiller ve harflerin ebced sayı karşılıkları
üzerinde yapılan yorumlar, bu sahayla meşgul olan kimselerin başvurdukları
yollardan biridir. Ebced ile cifr yöntemleri arasındaki en önemli fark; ebced
gerçekleşmiş olanın, cifr ise gerçekleşmesi muhtemel olanın ilmidir. (İsmail
Yakıt, Türk-İslam Kültüründe Ebced Hesabı ve Tarih Düşürme, s. 56)
Bu hesap yöntemi, çok eski tarihlere kadar uzanan ve
daha henüz Kuran indirilmeden önce kullanımı çok yaygın olan bir yazım
şeklidir. Arap tarihinde geçen tüm olaylar, harflere rakam değeri verilerek
yazılır ve böylece her olayın tarihi de kayda geçilmiş olurdu. Bu tarihler, her
kullanılan harfin özel rakam değerlerinin toplanmasıyla elde ediliyordu.
İşte söz konusu bu ebced yöntemiyle, Kuran'da geçen bazı
ayetler incelendiğinde, bu ayetlerin anlamlarına uygun olarak birtakım
tarihlere denk geldiğini görürüz. Ve bu ayetlerde bahsedilen olayların, ebced
hesaplarıyla elde edilen tarihlerde gerçekleştiğini gördüğümüzde ise, söz
konusu ayetlerde olaya ilişkin gizli bir işaret bulunduğunu anlarız. (Doğrusunu
en iyi Allah bilir.)
Ebced hesaplamaları; şeddeli, şeddesiz, tenvinli,
tenvinsiz gibi çeşitli hesaplama yöntemleri kullanılarak yapılabilmektedir.
GAYBI ALLAH'TAN BAŞKA KİMSENİN
BİLMEYECEĞİNE DAİR AYETLER
De ki: "Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilmez. Onlar ne
zaman dirileceklerinin şuuruna varmıyorlar." (Neml Suresi, 65)
Gaybın anahtarları O'nun Katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez...
(Enam Suresi, 59)
ALLAH KULLARINDAN DİLEDİKLERİNE GAYB HAKKINDA
BİLGİ VERİR
İnsanın
duyuları aracılığı ile algılayamadığı, geleceğe ve geçmişe dair olaylar
anlamına gelen ‘gayb’ı, yalnızca üstün güç sahibi olan Allah bilir. Evrende ve
diğer tüm alemlerde meydana gelen her olay, Allah’ın bilgisi dahilinde ve kontrolü
altındadır. Ancak bazı çevrelerde gayb konusu yanlış anlaşılmaktadır. Yapılan
açıklamalarda görülmektedir ki bu kişiler, Allah’ın Katında saklı olan gayb
bilgisinin Allah tarafından dilediği elçilerine ve ilim sahibi kullarına
bildirilebileceği konusunda yeterli bir bilgiye sahip değildirler. Ancak Allah,
bazı kullarına Kendi Katında saklı tuttuğu bilgi ve gayb haberlerinden dilediği
kadarını bildirdiğini Kuran'da haber vermiştir.
Allah’ın
kendilerine özel ilim verdiği kişiler, bu ilim sayesinde Allah’ın izniyle
geçmişten ve gelecekten haber verebilmekte, yaşanan olayların iç yüzünü
görmekte, bunlardan farklı sonuçlar çıkarabilmektedirler. Örneğin Kuran’da
bildirilen ve Hz. Musa (a.s.)’ın kendisine ilminden öğretmesi için tabi olduğu
ilim sahibi kişi, bunlardan biridir. Hz. Hızır (a.s.) olduğu kabul edilen bu
kişi (Doğrusunu Allah bilir), Allah’ın kendisine bildirdiği kadarıyla olayların
iç yüzünü, nasıl gelişeceğini bilebilecek bir ilme sahiptir. Bu nedenle,
gelişecek olaylara göre önceden tedbir alabilmektedir. Yüce Allah’ın kaderde
belirlediği bu tedbirler, dışarıdan bakan ve bu ilmin bilincinde olmayan
birisine şaşırtıcı gelebilmektedir.
Rabbimiz
Peygamber Efendimiz (sav)'e de gayba dair pek çok haber vermiştir.
Peygamberimiz (sav) hem geçmişte meydana gelen ve kimsenin bilmediği olayları,
hem de gelecekte gerçekleşecek olan birçok olayı Allah'ın bildirmesiyle
öğrenmiştir. Bu haberlerin pek çoğu gerçekleşmiştir ve insanlar da bu mucizeye
şahit olmuşlardır. Bu, hem Peygamber Efendimiz (sav)'in Allah'ın elçisi
olduğunun hem de Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunun delillerinden biridir.
ALLAH'IN
GAYBI, ELÇİLERİNDEN DİLEDİĞİNE BİLDİRDİĞİNE DAİR KURAN AYETLERİ
“De ki: “Bilmiyorum, size vadedilen
(kıyamet ve azab) yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?”
O, gaybı bilendir. Kendi gaybını (görülmez bilgi hazinesini) kimseye açık
tutmaz (ona muttali kılmaz.) ANCAK ELÇİLERİ (PEYGAMBERLERİ) İÇİNDE RAZI OLDUĞU
(SEÇTİKLERİ KİMSELER) BAŞKA… (Cin Suresi 25-27)
...Allah sizi gayb üzerine muttali kılacak değildir. AMA ALLAH,
ELÇİLERİNDEN DİLEDİĞİNİ SEÇER. Öyleyse siz de Allah'a ve elçisine iman edin.
Eğer iman eder ve sakınırsanız, sizin için büyük bir ecir vardır. (Al-i İmran
Suresi, 179)
HZ. NUH
"Ey Nuh" denildi. "Sana ve seninle birlikte olan ümmetler
üzerine Bizden selam ve bereketlerle (gemiden) in. (Sizden türeyecek diğer
kafir) Ümmetleri de yararlandıracağız, sonra onlara Bizden acı bir azap dokunacaktır."
BUNLAR: SANA VAHYETTİĞİMİZ GAYB HABERLERİNDENDİR. BUNLARI SEN VE KAVMİN BUNDAN
ÖNCE BİLMİYORDUN… (Hud Suresi, 48-49)
HZ. MUHAMMED
(S.A.V.)
BU, SANA (EY MUHAMMED) VAHYETTİĞİMİZ GAYB HABERLERİNDENDİR. Yoksa onlar,
(Yusuf'un kardeşleri) o hileli-düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca
karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin. (Yusuf Suresi, 102)
Hani Peygamber, eşlerinden bazılarına gizli bir söz söylemişti. Derken o
(eşlerinden biri), bunu haber verip Allah da ona bunu açığa vurunca, o da
(Peygamber) bir kısmını açıklamış bir kısmını (söylemekten) vazgeçmişti. SONUNDA
HABERİ VERİNCE (EŞİ) DEMİŞTİ Kİ: "BUNU SANA KİM HABER VERDİ?" O DA:
"BANA BİLEN, (HERŞEYDEN) HABERDAR OLAN (ALLAH) HABER VERDİ" DEMİŞTİ. (Tahrim
Suresi, 3)
HZ. İSA (A.S.)
Hani Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için
Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve BENDEN
SONRA İSMİ "AHMED" OLAN BİR ELÇİNİN DE MÜJDELEYİCİSİYİM" demişti.
Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir büyüdür"
dediler. (Saff Suresi, 6)
...YEDİKLERİNİZİ VE BİRİKTİRDİKLERİNİZİ SİZE HABER VERİRİM. Şüphesiz, eğer
inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır." (Al-i İmran Suresi,
49)
HZ. YUSUF
(A.S.)
Dedi ki: "SİZE RIZIKLANACAĞINIZ BİR YEMEK GELECEK OLSA, BEN MUTLAKA
SİZE DAHA GELMEDEN ÖNCE ONUN NE OLDUĞUNU HABER VERİRİM. Bu, Rabbimin bana
öğrettiklerindendir... (Yusuf Suresi, 37)
ALLAH
PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V.)’E GAYBA DAİR OLAYLARI GÖSTERMİŞTİR
Bütün gelecek zaman Peygamber
Efendimiz (s.a.v.)’in gözlerinin önüne serilmiştir. Peygamberimiz zamanın
dışına çıkmıştır, olacak olayların hepsini tek bir an içerisinde görmüştür.
Kıyamete kadar olacak olayları da görmüştür. Sonra da sahabelere bunları zaman
içerisinde yavaş yavaş aktarmış ve anlatmıştır. Bunlar da hadis olarak bizlere
gelmiştir.
PEYGAMBERİMİZ
(S.A.V.)'E KIYAMETE KADAR OLAN BAZI OLAYLARIN BİLDİRİLDİĞİNE DAİR HADİSLER
İmam Taberani 'nin naklinde İbn-i
Ömer (r.a.) kainatın hocası Efendimiz Hazretleri'nden rivayet eder:
"GERÇEKTEN HAK TEALA HAZRETLERİ DÜNYANIN TAMAMINI BANA YÜKSELTTİ. YANİ
DÜNYANIN HER YERİNİ BENİM KARŞIMA TUTTU. BEN O DÜNYAYA VE KIYAMET GÜNÜNE DEĞİN
ONDA OLACAK HADİSELERE ŞU AVUCUMUN İÇİNE BAKTIĞIM GİBİ BAKARIM."
(Mevahib-i Ledünniyye, Osmanlıcaya çeviren: Baki, 2. Cilt, sf.376)
Hz. Huzeyfe anlatıyor:
"RESULULLAH (S.A.S) BİR GÜN KALKTI; BİZE KIYAMETE KADAR OLACAK ŞEYLERİ
ANLATTI. Bunları belleyen belledi, unutan unuttu. Bu arkadaşlarım bunu
bilirler. RESULULLAH (S.A.S)'IN HABER VERİP DE, BENİM ZAMANLA UNUTTUĞUM
ŞEYLERİ, O ŞEY OLDUĞUNDA HATIRLIYORUM. TIPKI, KİŞİ BİRİSİNİ YOKLUĞUNDA
HATIRLAMAYIP ONU GÖRDÜĞÜNDE TANIMASI GİBİ..." (Tirmizi, Fiten: 23)
Yine O şöyle demiştir:
"RASÛLULLÂH (SAV) BANA KIYAMETE KADAR OLACAKLARI ANLATTI. Ben O'na olacak
herşeyden sordum, sadece Medine halkını neyin çıkaracağını sormadım. (Müslim,
Fiten ve Eşrâtu's-Sâat (18/16 Nevevi Şerhi)
Ebû Zeyd Amr b. Ahtab el-Ensârî (ra)
şöyle demiştir: "Rasûlüllâh (sav) bize sabah namazını kıldırdıktan sonra
minbere çıktı, öğleye kadar hutbe verdi ve indi. Namazı kıldı. Sonra minbere
çıktı. GÜNEŞ BATANA KADAR HUTBE VERDİ. BİZE OLMUŞ VE OLACAK ŞEYLERİ ANLATTI.
Onları en iyi bilenimiz en çok ezberleyenimizdir." (Müslim, Fiten ve
Eşrâtu's-Sâat (18/16 Nevevi Şerhi)
Huzeyfe b. Yemân (ra) şöyle
demiştir: "VALLAHİ BEN KIYAMETE KADAR OLACAK FİTNELERİ İNSANLAR İÇİNDE EN
İYİ BİLENİM. RASÛLULLÂH (SAV) BANA GİZLİ OLARAK ANLATTIĞI BU ŞEYLERİ BAŞKA
KİMSEYE ANLATMAMIŞTIR. Fakat Rasûlüllâh (sav) fitneleri benim de içinde
bulunduğum bir mecliste anlatıyordu. Fitneleri sayarak dedi ki: (ONLARDAN ÜÇ
TANESİ NEREDEYSE HİÇBİR ŞEYİN PEŞİNİ BIRAKMAZ, BAZILARI YAZ RÜZGÂRI GİBİDİR.
KÜÇÜĞÜ DE VARDIR, BÜYÜĞÜ DE.)"
Huzeyfe şöyle demiştir: "Benden
başka o mecliste bulunan insanların hepsi gitti." (Müslim, Fiten ve
Eşrâtu's-Sâat (18/16 Nevevi Şerhi))
Resulullah (s.a.s), kendisinin bu
farklılığına şu sözleriyle dikkat çeker: "BEN SİZİN GÖRMEDİĞİNİZİ GÖRÜR,
DUYMADIĞINIZI DUYARIM." (Tirmizi, Zühd: 9; İbn Mace, Zühd, 19 D.
el-Marife, Beyrut, 1996)
KIYAMETİN VAKTİ GAYB
HABERİDİR, ANCAK ALLAH GAYBI DİLEDİĞİ PEYGAMBERLERİNE BİLDİRECEĞİNİ
BELİRTMİŞTİR
Kıyamet alametlerini Peygamberimizin
detaylı anlatmasında çok büyük anlamlar ve mesajlar vardır ve kıyameti
belirlemede önemli bilgilerdir. Allah, “Gaybı, ben bilirim” diyor ama “Ben
gaybı kimseye bildirmeyeceğim” demiyor. Kıyamet de bir gayb bilgisidir ama onun
hiç kimseye bildirilmeyecek diye bir hükmü yoktur. Allah, isterse bir kuluna
gayb bilgilerini bildirebilir. Yarın ne olacağını, nerede öleceğimizi
bilemeyiz. Ama Allah bildirirse bilebiliriz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e
ahir zamanda olacak bütün olayları Cenab-ı Allah bildirmiştir.
PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN DÜNYANIN ÖMRÜNÜN
7000 OLDUĞUYLA İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLERİ
Peygamberimiz (s.a.v.)'den rivayet edilen hadislerde
DÜNYA'NIN ÖMRÜNÜN 7000 YIL OLDUĞU bildirilmektedir. Peygamberimiz (sav)'den
rivayet edilen dünyanın ömrü ile ilgili söz konusu hadisler şöyledir:
Kim bir din kardeşinin Allah yolunda bir ihtiyacını görürse,
Allah Teala onun için, gündüzlerini oruçla, gecelerini de ibadetle
geçirmişçesine ŞU DÜNYANIN YEDİ BİN YILLIK ÖMRÜ MÜDDETİNCE SEVAP YAZAR. (Ali B.
Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf.
88)
DÜNYANIN ÖMRÜ, AHİRET GÜNLERİNDEN YEDİ GÜNDÜR. ALLAH-U
TEALA BUYURDU Kİ: "SENİN RABBİNİN YANINDAKİ BİR GÜN, SİZİN SAYDIĞINIZ BİN
YIL GİBİDİR." (Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il
Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 88)
DÜNYANIN ÖMRÜ AHİRET GÜNLERİNDEN YEDİ GÜNDÜR. Yüce Allah
dedi ki: Gerçekten senin Rabbinin katında bir gün sizin saymakta olduğunuz bin
yıl gibidir. (Elkesfu An mucavezeti Hazihilumme el Elf ve Elluma fi Ecvibeti
el'-Esile, Suyuti, sf. 10)
Bir rüya gördüm,
onu Resulullah'a (S.A.V.) anlattım. Kendindeki sözü zikretti: Ya Resulullah
birden ben seninle içinde yedi derece olan bir minberin (kürsünün) üzerindeyim,
sen onun en yüksek bir derecesindesin, (S.A.V.) dedi ki: İçinde yedi derece
olan minbere gelince, ben onun en yüksek bir derecesindeyim, DÜNYA İSE YEDİ BİN
SENE ... (Elkesfu An mucavezeti Hazihilumme el Elf ve Elluma fi Ecvibeti
el'-Esile, Suyuti, sf. 10)
Ben gördüğüm bir rüyayı Resulullah (s.a.v.) ‘e anlattım. Bu rüyada Peygamber (s.a.v.) yedi basamaklı bir minberin en üst basamağında idi: O buyurdu ki, YEDİ BASAMAKLI GÖRDÜĞÜN MİNBER ŞU DÜNYANIN ÖMRÜ OLAN YEDİ BİN SENEDİR. BEN DE ONUN SON BİNİNDE OLACAĞIM. (Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 89)
DÜNYA, AHİRET HAFTALARINDAN BİR HAFTA OLUP, YEDİ BİN
SENEDİR VE BUNUN ALTI BİNİ GEÇMİŞTİR. (Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül
Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 88)
İbni Abbas'dan sahih olarak nakledilen şöyle bir rivayet
vardır. O dedi ki: DÜNYA YEDİ GÜNDÜR. HER BİR GÜN BİN YIL GİBİDİR. Ve
Resulullah (s.a.v.)'de onun sonunda gönderildi.
İbni Abd-il Hamid, Tefsir'inde diyor ki; Muhammed b.
Fadl, Hammad b. Zeyd'den, O da Yahya b. Atik'den, O da Muhammed b. Sirin'den, O
da Müslüman olmuş kitap ehli birisinden rivayet ettiler ki: ALLAH, GÖKLERİ VE
YERLERİ ALTI GÜNDE YARATMIŞTIR. RABBİMİN YANINDA BİR GÜN, SİZİN DÜNYA HAYATINDA
SAYDIĞINIZ BİN YIL GİBİDİR. VE DÜNYANIN ECELİ ALTI GÜNDÜR, YEDİNCİ GÜNDE
KIYAMET KOPACAKTIR. ALTI GÜN GİTMİŞTİR VE SİZ YEDİNCİ GÜNDESİNİZ.
Bu hadislere göre Peygamberimiz (s.a.v.) dünyanın
ömrünün 7000 sene olduğunu bildirmektedir.
RESULULLAH (SAV), DÜNYANIN ÖMRÜNÜN 7 BİN YIL OLDUĞUNU BUNUN
5600 YILININ GEÇTİĞİNİ BİLDİRMİŞTİR
Büyük hadis alimlerinden ve Hanbeli mezhebinin kurucusu
olan İmam Ahmed İbni Hanbel gibi birçok alimin birbirlerinden naklettikleri bir
hadiste Peygamberimiz (s.a.v.) kendine kadar dünyada geçen zamanın 5600 yıl
olduğunu bildirmiştir.
DÜNYADAN BEŞ BİN ALTI YÜZ YIL GEÇMİŞTİR. (Ahir Zaman
mehdisinin alametleri, Celaleddin Suyuti'nin tasnifinden Hadisler, Ali bin
Hüsameddin El-Muttaki, sf. 88,89)
Peygamberimiz
(s.a.v.), “Dünyanın ömrü 7 bin yıldır” ve bunun “5600 yılı geçmiştir” diyor. Bu
boş yere söylenmiş bir söz değildir ve mutlaka bir anlamı vardır. 7 binden
5600’ü çıkarttığımızda 1400 kalır. Demek ki 1400 ile 1500 arasında ümmetin
galibane ömrü vardır. Tabiki bu kıyamet tarihi değildir.
PEYGAMBERİMİZ
(S.A.V.) "DÜNYANIN 7000 YILLIK ÖMRÜ" İFADESİYLE BİR TAKVİM
BAŞLANGICINA DİKKAT ÇEKMEKTEDİR
Peygamberimiz
(s.a.v.)'in, Dünyanın ömrünün 7000 yıl olduğuna, Peygamberimiz (s.a.v.)'e kadar
geçen zamanın 5600 yıl olduğuna yönelik olarak bildirdiği bu tarihleri belli
bir takvime göre değerlendirmek gerekir. Ancak bu tarihler kesinlikle insanlık
tarihinin başlangıcı olan Hz. Adem (a.s.)'ın dünyaya indiriliş tarihi olarak
değerlendirilmemelidir. Şu an bulunduğumuz yılı söylerken nasıl dünyanın
yaşının bulunduğumuz yıl kadar olduğunu kastetmiyorsak Peygamberimiz (sav) de,
hadis-i şeriflerinde ümmetine dünyanın ömrünün 7000 yıl olduğunu, kendisine
kadar da bu ömürden 5600 yıl geçtiği bilgisini verirken dünyanın başlangıcından
itibarenki yaşını kastetmemektedir. Günümüzde nasıl Peygamberimiz (s.a.v.)'in
Mekke'den Medine'ye hicreti Hicri takvimin başlangıcı, Hz. İsa'nın doğumu
Miladi takvimin başlangıcı olarak kabul edilip tarihi hesaplamalar bu
tarihlerin öncesi ve sonrası olarak yapılıyorsa Peygamberimiz (s.a.v.)'den
rivayet edilen bu 7000 yıllık vakit de onun döneminde milat olarak kabul edilen
bir olaya göre verilmiş olması muhtemeldir. Bu tarih; belki Hz. Nuh (as) ya da
Hz. İbrahim (as)'ın doğumu, Hz. İbrahim (as)'a peygamberlik görevinin verilmesi
veya Hz. İbrahim (as)'ın bir yerden bir yere hicreti ya da Hz. Nuh (as)'ın
gemiye binip tufanın başlaması ya da tufanın son bulması ya da başka
peygamberlerin hayatlarında gerçekleşmiş benzeri başka birçok önemli olayın
başlangıç ve bitiş tarihlerine göre belirlenmiş bir takvim üzerinden
hesaplanmış olabilir. Yani, dünyanın ömrü 7 bin yıl olsa, ben onun şu tarihindeyim
dense, belirli bir tarih zamanlaması yapılmış olunur. Demek ki Peygamberimiz
(sav)'in döneminde, Dünya'nın ömründen sadece 7000 yıllık dönemi kapsayan bir
takvim kullanılıyordu. Burada önemli olan, Peygamberimiz (s.a.v.)'in söz konusu
bu takvimin başlangıcı üzerinden bir hesap yaparak Dünyanın ömrünün bu takvime
göre 7000 yıl olduğunu söylemesi ve kendisine kadar da bu başlangıçtan itibaren
5600 yıl geçtiğini net bir şekilde bildirmesidir.
İSLAM ÜMMETİNİN
ÖMRÜ HİCRİ 1500’LERE KADAR OLACAKTIR
Peygamberimiz
(sav)’den rivayet edilen ve İmam Rabbani, Celalleddin Suyuti, Ahmed bin Hanbel,
Said Nursi Hazretleri gibi büyük İslam alimlerinin eserlerinde yer alan
ve İslam ümmetinin ömrünün Hicri 1500’lere kadar olacağını ifade eden
hadisler vardır. Ümmetin ömrü ile dünyanın ömrü ayrıdır.
PEYGAMBERİMİZ
(SAV)'DEN RİVAYET EDİLEN HADİSE DAYALI OLARAK SUYUTİ HAZRETLERİ'NİN YAPTIĞI
AÇIKLAMADA ÜMMETİN ÖMRÜNÜN HİCRİ 1500'LERİ GEÇMEYECEĞİ ŞÖYLE BELİRTİLMEKTEDİR:
"BENİM
ÜMMETİMİN ÖMRÜ 1500 SENEYİ PEK GEÇMEYECEK." (Suyuti, el-Keşfu an
Mücavezeti Hazihil Ümmeti el-Elfu, el-havi lil Fetavi, Suyuti. 2/248, tefsiri
Ruhul Beyan. Bursevi. (Arapça) 4/262, Ahmed bin Hanbel, Kitâbu'l-İlel, sh. 89.)
BÜYÜK EHL-İ
SÜNNET ALİMİ BERZENCİ HAZRETLERİ ÜMMETİN ÖMRÜNÜN HİCRİ 1500'Ü
GEÇMEYECEĞİNİ SÖYLEMEKTEDİR:
"BU ÜMMETİN
ÖMRÜ BİN SENEYİ GEÇECEK, FAKAT BİN BEŞ YÜZ SENEYİ AŞMAYACAKTIR..."
(Kıyamet Alametleri, Medineli Allame Muhammed b. Resul el-Hüseyni el-Berzenci,
Pamuk Yayıncılık, İstanbul, 2002, s. 299)
SAİD NURSİ
HAZRETLERİ ÜMMETİN ÖMRÜNÜN HİCRİ 1506 YILINA KADAR OLACAĞINI
SÖYLEMEKTEDİR:
"...BİRİNCİ CÜMLE, BİN BEŞ YÜZ (1500)
MAKAMİYLE AHİR ZAMANDA BİR TAİFE-İ MÜCAHİDİNİN (DİN İÇİN ÇALIŞANLARIN) SON
ZAMANLARINA ve ikinci cümle, BİN BEŞ YÜZ ALTI (1506) makamiyle
galibane (galip olan) mücahedenin (Allah yolunda gösterilen çabanın)
tarihine... işaret eder. (...) bu tarihe kadar (1506) zahir (görünen) ve
aşikarane (açık, belli), belki galibane devam edeceğine remze yakın (işaret
yoluyla) ima eder." (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 46)
Peygamberimiz
(s.a.v.) ümmetin İslam ümmetinin icabet ömrünün hicri 1500'leri geçmeyeceğini
yani hicri 1500'ler itibariyle İslam ahlakının dünya üzerinde terk edilmeye
başlayacağını ve müslüman kalmayacağını işaret etmektedir. Hem ehli sünnet
alimlerinden Berzenci ve İmam Suyuti Hazretleri'nin hem de Said Nursi’nin
Peygamberimiz (s.a.v.)'den rivayet edilen hadisler doğrultusunda yaptıkları
açıklamalara göre ümmetin ömrünün Hicri 1500'leri geçmeyeceği anlaşılmaktadır.
KURAN’DA KIYAMET VAKTİNİN
BİLDİRİLMEMESİNİN HİKMETİ
Kainatın, mikroorganizmalardan insanlara kadar içindeki
tüm canlılar, yıldızlar ve galaksilerle birlikte ortadan kaldırılacağı zaman
ayetlerde "saat" olarak ifade edilir. Bu "saat" herhangi
bir saat değildir; Kuran'da "kıyamet vakti" anlamında kullanılan belirli
ve özel bir saattir.
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki kainatı bekleyen
kaçınılmaz sonun, her dönemde merak uyandıran bir konu olduğu ayetlerden
anlaşılmaktadır. Ayetlerde, insanların Peygamberimiz (sav)'e kıyamet saatinin
ne zaman geleceğini sorduğu şöyle bildirilmektedir:
Saatin (kıyametin) ne zaman demir atacağını (gerçekleşeceğini) sorarlar.
(Araf Suresi, 187)
"O ne zaman demir atacak?" diye sana kıyamet-saatini soruyorlar.
(Naziat Suresi, 42)
Peygamberimiz (sav)'e bu soruya "Onun ilmi yalnızca Rabbimin katındadır." (Araf Suresi, 187) şeklinde cevap vermesi emredilmiş, böylece kıyametin
zamanını sadece Allah'ın bildiği ifade edilmiştir. Bu ayetten, kıyametin ne
zaman gerçekleşeceğinin bilgisinin insanlardan saklandığı anlaşılmaktadır.
Kuşkusuz sonsuz ilim sahibi olan Rabbimizin kıyamet
saatini gizli tutmasının hikmetleri vardır. Örneğin böylece her yüzyılda
yaşayan insanların "kıyamet-saatinden içleri titremekte olanlar"
(Enbiya Suresi, 49) gibi hareket etmeleri istenmektedir.
Yine insanların, kıyamet gününün azabı ve dehşeti apansız gelmeden önce,
Allah'ın azametini ve sınırsız kudretini düşünmeleri ve O'nun dışında
sığınılacak bir yer olmadığını anlamaları istenmektedir. Eğer kainatın ölüm
vakti tam olarak bilinseydi, bu dönemden önce yaşayanlar kıyameti derin bir
şekilde düşünme gereği hissetmeyecekler, ayetlerde tasvir edilen kıyamet
olaylarına duyarsız yaklaşacaklardı.
Ancak belirtmek gerekir ki, kıyamet saati hakkında bilgi
veren birçok ayet bulunmaktadır. Konuyla ilgili diğer ayetleri incelediğimizde
önemli bir gerçekle karşılaşırız. Kuran'da kıyamet için bir tarih açıklanmaz,
fakat kıyamet öncesinde ortaya çıkacak alametler haber verilir. Bir ayette
kıyametin birçok işaretinin bulunduğu şöyle bildirilir:
Artık onlar, kıyamet-saatinin kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı
gözlüyorlar? İşte onun işaretleri gelmiştir. Fakat kendilerine geldikten sonra
öğüt alıp-düşünmeleri onlara neyi sağlar? (Muhammed Suresi, 18)
Bu ayette, öncelikle, geleceği bildirilen kıyametin
alametlerinin Kuran'da yer aldığı anlaşılmaktadır. Bu "büyük haber"in
işaretlerini anlamak için yapmamız gereken ayetler üzerinde düşünmektir. Aksi
takdirde, ayette bildirildiği gibi, kıyamet anı geldikten sonra düşünmenin bir
faydası olmayacaktır.
KIYAMETİN
YAKIN OLDUĞU KURAN'DA AÇIKÇA HABER VERİLMİŞTİR
Allah ayetlerinde, kıyamet saatinin yakın olduğunu ve bu
konuda hiçbir şüpheye yer olmadığını haber vermektedir:
Gerçek şu ki kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur...
(Hac Suresi, 7)
Biz gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakileri hakkın dışında (herhangi
bir amaçla) yaratmadık. Hiç şüphesiz o kıyamet-saati de
yaklaşarak-gelmektedir... (Hicr Suresi, 85)
Şüphesiz kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir, bunda hiçbir kuşku yok...
(Mümin Suresi, 59)
Kuran'ın kıyamet ile ilgili mesajının üzerinden 1400
sene kadar uzun süre geçtiğini, bu sürenin de bir insanın hayatına kıyasla uzun
olduğunu düşünenler olabilir. Ancak burada söz konusu olan, Dünya'nın,
Güneş'in, yıldızların, kısacası tüm kainatın sonudur. Evrenin milyarlarca senelik
geçmişi göz önüne alındığında, on dört yüzyıllık bir zaman diliminin çok kısa
olduğu kesindir.
Yakın tarihimizin büyük İslam alimi Bediüzzaman Said
Nursi de benzer bir soruya hikmetli bir teşbih ile şöyle cevap vermiştir:
“Kuran, "kıyamet yakındır" ferman ediyor. Bu
kadar sene geçtikten sonra gelmemesi, yakınlığına zarar vermez. Zira kıyamet
dünyanın ecelidir. Dünyanın ömrüne nispeten bin veya iki bin sene, bir seneye
nispetle bir iki gün veya bir iki dakika gibidir. Kıyamet saati yalnız
insaniyetin eceli değil ki onun ömrüne nispet edilip uzak görülsün.” (Bediüzzaman
Said Nursi, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, 1990, s.318, İsmail Mutlu, Kıyamet
Alametleri, Mutlu Yayıncılık, İstanbul, 1996, s.214)
AŞAĞIDAKİ ADRESTEN BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ'NİN KIYAMETİN KOPACAĞI ZAMAN HAKKINDAKİ VERDİĞİ BİLGİYİ İZLEYEBİLİRSİNİZ.
http://www.a9.com.tr/izle/158594/Kisa-filmler---Mutlaka-izleyin/Bediuzzaman-Said-Nursi-Hazretleri-Allahin-izniyle-kiyametin-Hicri-1545-(Miladi-2120)de-kopacagini-bildirmistir
AŞAĞIDAKİ ADRESTEN KIYAMETİN KOPACAĞI ZAMAN HAKKINDA YAPILAN AÇIKLAMAYI İZLEYEBİLİRSİNİZ.
http://a9.com.tr/izle/166699/Adnan-Oktarin-Sohbetlerinden-Secme-Bolumler/15-milyar-yildir-suregelen-dunya-2120-tarihinde-kiyametle-toz-duman-olacak