Kuran'daki üslubun en önemli özelliklerinden biri de çeşitli konuları örnek ve benzetmelerle açıklamasıdır. Bu örnek ve benzetmeler de çoğunlukla önceden gelmiş Peygamberlerin veya elçilerin hayatlarından ya da Kuran'ın indirilmesinden önce yaşanmış çeşitli olaylardan aktarılan bilgiler içinde geçer. Kuran'ın oldukça büyük bir bölümünü oluşturan geçmiş kavimlerin haberleri de kuşkusuz üzerinde düşünülmesi gereken konulardan biridir. Allah Kuran’da bize, hem tüm topluluklara bir uyarıcının geldiğini, hem de uyarılmadan hiçbir topluluğun ve ülkenin yıkıma uğratılmadığını bildirmiştir. Allah’ın elçileri gönderildikleri toplumlarda hidayet önderi olmuşlar, insanlara Allah’ın yasaklarını bildirmişler, onları Allah’ın dinine davet etmişlerdir. Bu kavimlerin büyük bölümü, kendilerine gönderilen peygamberleri yalanlamış, hatta onlara düşmanlık göstermiş kavimlerdir. Bu taşkınlıklarından dolayı da Allah'ın azabıyla karşılaşmışlar ve yeryüzünden silinmişlerdir. Kuran'da yer alan bu tür kıssalar insanlar için pek çok ibret, örnek, işaret ve mesajlar taşırlar. Bu ilahi hikmeti kavrayamayan kimselerin her devirde Kuran hakkındaki cehaletlerini sergileyen sözleri Kuran'da şöyle aktarılır:
Ayetlerimiz onlara okunduğu zaman; "İşittik" dediler. "İstesek, biz de bunun bir benzerini söyleyebiliriz. Bu, eskilerin efsanelerinden başkası değildir." (Enfal Suresi, 31)
Onlara "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "Eskilerin masalları" dediler. (Nahl Suresi, 24)
Akledemeyenlerin masal sandıkları kıssalar, müminlere yol gösteren sayısız değerli bilgi ve örneklerle doludur. Allah her devirde müminlerin başlarına gelebilecek her türlü olay ve şartı geçmiş Peygamberler ve kavimlerin yaşadıklarından çeşitli örnekler ve kesitler vererek açıklamaktadır. Elbette bunları algılayacak akıl ve kavrayıştan yoksun olan kişiler de Kuran'ı bir hikaye kitabı gibi görür, kıssalardaki hikmetlere erişemezler. Bu kişilerin her türlü öğüt ve açıklamaya kapalı, sabit fikirli, algıları kitlenmiş kimseler oldukları ayetlerde şöyle belirtilir:
Onlardan seni dinleyenler vardır; oysa biz, onu kavrayıp anlamalarına (bir engel olarak) kalpleri üzerine kat kat örtüler ve kulaklarında bir ağırlık kıldık. Onlar, hangi 'apaçık-belgeyi' görseler, yine ona inanmazlar. Öyle ki, o inkâr etmekte olanlar, sana geldiklerinde, seninle tartışmaya girerek: "Bu, öncekilerin uydurma masallarından başka bir şey değildir" derler. (Enam Suresi, 25)
Allah'a isyan ettikleri ve O'nun hükümlerini tanımadıkları için helak edilmiş olan kavimler, bizlere insanın Allah karşısında ne denli aciz ve zayıf olduğunu göstermektedir. Kuran’da geçmişte yaşamış kavimlerden bahsedilmesinin en önemli sebeplerinden biri, bugünkü insanların aynı duruma düşmekten sakınmalarını sağlamaktır. Önceden helak olanlar, sonrakileri doğruya yöneltmelidir. Allah bu toplumların başlarına gelenlerden öğüt almayı emretmiştir:
Kendilerinden önceki kuşaklardan nicelerini yıkıma uğratmamız, onları doğruya yöneltmedi mi? (Oysa bugün kendileri) onların kaldıkları yerlerde (tarihi kalıntıları üzerinde) gezinip durmaktadırlar. Şüphesiz bunda sağduyu sahipleri için ayetler vardır. (Taha Suresi, 128)
Yurtlarında gezip dolaştıkları nice nesilleri kendilerinden evvel yıkıma uğratmış olmamız, hala onları doğru yola iletip yöneltmedi mi? Elbette, bunda ayetler vardır; yine de işitmiyorlar mı? (Secde Suresi, 26)
Biz bunlardan önce nice nesiller yıkıma uğrattık ki onlar, zorbaca yakalamak (yakıp-yıkmak, baskı ve şiddetle yönetmek, sindirmek) bakımından kendilerinden daha üstündüler; şehirlerde (yerin üstünü altına getirip, sayısız kazı, inşaat ve araştırmalarla her yanı) delik-deşik etmişlerdi. (Ama) kaçacak bir yer var mı? Hiç şüphesiz, bunda, kalbi olan ya da bir şahid olarak kulak veren kimse için elbette bir öğüt (zikir) vardır. (Kaf Suresi, 36-37)
Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. (Bu Kur'an) düzüp uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, herşeyin 'çeşitli biçimlerde açıklaması' ve iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir. (Yusuf Suresi, 111)
Elbette ki Kuran'daki kıssaların ve örneklerin hikmeti yalnızca insanlara tarih bilgisi vermek değildir. Bu kıssalar sayısız ilahi hikmet içerirler; bunlardan bazılarını şöyle sayabiliriz:
- Allah'ın müminlerin ve inkar edenlerin üzerinde işleyen ve dünya kurulduğundan beri değişmeyen kanunlarını göstermek;
- Müminlerin her devirde karşılaşabilecekleri olaylar, imtihanlar, sıkıntılar karşısında ne yapacaklarını, nasıl davranacaklarını, ne tür tepkiler vermeleri gerektiğini, nasıl bir ruh ve ahlak yapısı sergileyeceklerini, Allah'a karşı nasıl bir tavır ve üslup içinde olmaları gerektiğini tarif edip açıklamak. Her konuda müminlere yol göstermek.
- Müminlerin şevklerini artırmak.
- İnkar edenleri uyarıp doğru yola davet etmek ve bu davete uymayanların hüsranla biten sonlarını hatırlatmak.
- Kıyamete kadar Kuran'a uyan müminleri dünyada ve ahirette bekleyen güzel sonu müjdelemek.
Siz de geçmişte yaşamış olan insanların hatasına düşmeyin. Allah’ın insanlara yaptığı uyarılardan etkilenmeyen geçmiş kavimlerin durumundan ders çıkarmak gerektiğini sakın anlamazlıktan gelmeyin. "Semud'a gelince; Biz onlara doğru yolu gösterdik, fakat onlar körlüğü hidayete tercih ettiler…" (Fussilet Suresi, 17) ayetinde haber verildiği gibi körlüğü tercih etmeyin ve Rabbinizin karşınıza çıkardığı tüm olaylardan ibret almanız gerektiğini gözardı etmeyin.
GEÇMİŞTEKİ KAVİMLER NASIL HELAK EDİLMİŞLERDİR?
Allah geçmişte yaşamış kavimlere elçiler göndermiş, onları ahiretin ve hesap gününün varlığı ile uyarıp korkutmuştur. Ancak bu kavimlerin çoğu kendilerine gelen uyarıları dinlememişler, Allah'a ve elçilerine başkaldırmışlar ve dinlerini unutmuşlardır. Bunun üzerine Allah onlara ihtar mahiyetinde çeşitli belalar göndermiş, bunlardan ibret almayan bir kısmını da helak etmiştir. Bu kavimlerin başlarına gelen belalar görünüş olarak birbirlerinden farklıdır. Ancak temel özellikleri, insanların hiç ummadıkları bir yerden, beklemedikleri bir anda, hatta çoğu zaman uykuları sırasında gelmesidir. Söz konusu belalar kimi zaman bütün bir şehri veya kavmi yerle bir etmiş, o şehirden bir eser bırakmamış, insanlar için acı ve korku dolu bir azap olmuştur. Allah Kuran'da, pek çok ayette helak olan kavimleri tüm insanlara ibret olarak aktarmaktadır:
Görmüyorlar mı, kendilerinden önce nice nesilleri helak ettik? Onlar, bir daha kendilerine dönmemektedirler. (Yasin Suresi, 31)
Kuran'da bahsedilen pek çok helak çeşitinden bazıları şöyledir;
- Suda boğulma, (İsra Suresi, 103)
- Gökten inen azaplar, (Bakara Suresi, 59)
- Sarsıntı tutması-deprem, (Araf Suresi, 78)
- Sel afeti, (Kamer Suresi, 12)
- Dayanılmaz bir ses, (Hud Suresi, 67)
- Balçıktan taş yağması, (Hud Suresi, 82)
- Kulakları patlatan kasırga, (Kamer Suresi, 19)
- Yıldırım çarpması, (Zariyat Suresi, 44)
- Yerin dibine geçme… (Necm Suresi, 53)
Allah Kuran'da, bu helak olaylarının sonraki insanlara da birer ibret olması gerektiğini bildirir. Örneğin Allah'a isyan eden bir grup Yahudi'ye verilen bir ceza anlatıldıktan sonra, "Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza', takva sahipleri için de bir öğüt kıldık" denmektedir. (Bakara Suresi, 66)