14 Ocak 2014 Salı

SABRETMENİN ÖNEMİ

MÜMİNLERİN SABRI

Müminlerin sabrı tevekküle dayalıdır
Müminlerin sabrı süreklidir
Müminler Allah rızası için sabrederler
Müminler gönül rızasıyla, severek ve isteyerek sabrederler
Müminlerin sabrı kişilere, ortama ya da şartlara göre değişmez
Müminlerin sabrı onlara güzel ahlakın yolunu açar
Müminlerin sabrı akılcı bir sabırdır
Müminler sabırda sınır tanımaz, sabırda yarışırlar
Müminler birbirlerine de sabrı tavsiye ederler

MÜMİNLER NELERE SABREDERLER?

Hayatlarının sonuna kadar vicdanlarını kullanmakta sabır gösterirler
Şeytanın kışkırtmalarına kulak vermemekte sabır gösterirler
Güzel ahlakı yaşamakta sabır gösterirler
Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmamakta sabır gösterirler
Mallarına herhangi bir zarar geldiğinde sabır gösterirler
Açlık ya da yoksulluk karşısında da sabır gösterirler
Hastalandıklarında sabır gösterirler
Haksızlığa karşı sabır gösterirler
İnkar edenlerin iftiralarına ve incitici sözlerine karşı sabrederler
Dini tebliğ etme konusunda sabır gösterirler



   SABRETMENİN ÖNEMİ

Sabır ile “tahammül” kavramlarını birbirinden ayırmak gerekir. Tahammül, hoşa gitmeyen, acı veren bir sıkıntıya katlanma eylemidir. Oysa Kuran’da kastedilen sabır, mümin için bir sıkıntı kaynağı değildir. Sabır Allah korkusundan kaynaklanan, olaylara ve şartlara göre değişkenlik göstermeyen bir ahlak özelliğidir. İnsanların, zorluk ve sıkıntılar karşısında sabredebilmeleri, ancak Allah'ın sonsuz gücünü kavramakla, O'nun yarattığı her olaya hayır gözüyle bakıp tevekkül etmekle mümkün olur. Dolayısıyla gerçek sabır iman edenlere özgü bir özelliktir ve Kuran ahlakını yaşamayan kimselerin güç yetiremeyecekleri bir ahlaki güzelliktir. Mümin, Allah’ın rızasını kazanmak için sabreder, dolayısıyla sabrından dolayı bir sıkıntıya kapılmaz, aksine manevi bir haz duyar. Kuran'da müminlerin sabırlı ve tevekküllü olduklarına şöyle dikkat çekilmiştir:

Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir. (Nahl Suresi, 42)
Ve onlar, Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler... (Rad Suresi, 22)

Allah, iman edenlerin kendilerine yapılan kötülüklere sabır ve iyilikle karşılık verdiklerini Kuran'da şöyle bildirmektedir:

İşte onlar; sabretmeleri dolayısıyla ecirleri iki defa verilir ve onlar kötülüğü iyilikle uzaklaştırıp kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. (Kasas Suresi, 54)
Kötülüğü en güzel olanla uzaklaştır; Biz, onların nitelendiregeldiklerini en iyi bileniz. (Müminun Suresi, 96)
İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir. (Fussilet Suresi, 34)

İnanan bir insan ancak Allah rızası için yaşar ve Allah’ın  kendisine dünyada verdiği her türlü zorluk ve sıkıntı karşısında sabreder. Ve bu sabrın karşılığını hem dünyada, hem de ahirette kat kat fazlasıyla alacağını unutmaz.
En ufak bir olayda dahi sabırsızlanarak kendisine suni olarak sıkıntılar yaşatan bir insan, sabrın güzelliğini ve Allah katındaki değerini öğrenerek yaşadığında, en zorlu ve çetin gibi görünen olaylarda dahi sabretmenin, tevekkülün ve teslimiyetin büyük sevincini ve huzurunu yaşar. Bu zorluklara sabır gösterdiğinde kazanacağı ecri düşünerek sevinci kat kat artar. Allah'a, Allah'ın yarattığı kadere, cennetin ve cehennemin varlığına kesin bir bilgiyle iman etmek, bir insana en büyük sevinci, huzuru, rahatlığı ve kolaylığı getiren önemli bir sırdır. Bunlara erişmek için başka yollar arayanlar büyük bir yanılgı içindedirler ve iman etmeden bu nimetlere asla erişemezler.
Altmış-yetmiş yıllık bir hayatın içerisinde Allah'ın insanları denemek için yarattığı olaylara sabır yerine tahammülsüzlük gösteren, bunları isyanla karşılayan, güzel ahlakında, ibadetlerinde süreklilik göstermeyen kişi de bir gün mutlaka ölecek ve cennet ile cehennemi karşısında bulacaktır. Kadere teslim olup sabrı tercih edenler, Allah'a olan güvenleri sayesinde dünya hayatını en güzel şekilde yaşamalarının yanında ahirette de cenneti kazanacaklardır. Dünya hayatını sabır göstermeden sıkıntı ve zorluklara şikayet ederek geçirenler ise, dünyada dinsizliğin karanlığı içinde yaşadıkları gibi ahirette de kendilerini cehennemin karanlığı içinde bulacak ve kısa bir ömür için sonsuz bir hayatı kaybettiklerini anlayacaklardır.

 
   ZORLUKLAR KARŞISINDA SABREDİN

Allah "O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı..." (Mülk Suresi, 2) ayetiyle dünya hayatının bir imtihan ortamı olduğuna dikkat çekmiştir. Gerçekten de dünya hayatında meydana gelen lehte ya da aleyhte gibi görünen çeşitli iniş çıkışlar, insanların gerçek karakterlerinin anlaşılabilmesi bakımından oldukça önemlidir. Özellikle de zorluk anları, insanların gerçek samimiyetlerini ortaya koyan en önemli anlardır.
Müminlerin en dikkat çekici özelliklerinden biri ise zorluk anlarında da, refah ortamlarında da aynı karakteri, aynı samimiyeti ve şevki muhafaza ediyor olmalarıdır. Bunun en önemli sebebi ise onların "zorluk" kavramına olan farklı bakış açılarıdır. Müminler, zorluk ortamlarını Allah'a olan bağlılıklarını ve imanlarının gücünü ispatlayabilecekleri önemli bir fırsat olarak değerlendirirler. Bunun "kalbinde hastalık olan kimseler" ile "Allah'a gönülden iman etmiş olan kimseleri" birbirinden ayırmak için Allah tarafından özel olarak yaratılan bir durum olduğunu bilirler. Bu nedenle de zorlukları bir sıkıntı olarak değil, aksine bir nimet ve Allah'a yakınlaşmak için bir fırsat olarak değerlendirirler. Karşılarına çıkan tüm zorluklara, "Şu halde, güzel bir sabır (göstererek) sabret." (Mearic Suresi, 5) ve "Rabbin için sabret" (Müddessir Suresi, 7) ayetlerinde de bildirildiği gibi sabreder ve Allah'a tevekkül ederler.
"Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir..." (Bakara Suresi, 286) ayetiyle hatırlatıldığı gibi, Allah'ın kendilerine güçlerinin yeteceğinden fazla bir zorluk yüklemeyeceğini bilmenin güvenini ve rahatlığını yaşarlar. Eğer başlarına bir zorluk gelecek olursa bilirler ki bu, onların güçlerinin yeteceği, altından kalkabilecekleri ve sabırla karşılayabilecekleri bir olaydır. Bu yüzden de  karşılarına çıkan her ne kadar çetin bir zorluk olursa olsun, onlar şevkle bu zorlukla mücadele eder ve Allah'a karşı her ne olursa olsun teslimiyetli bir tavır sergilerler.
Bunun yanında zorlukların, gelmiş geçmiş tüm inananların karşılaştığı bir durum olduğunu da bilirler. Allah'ın ayette vaat ettiği üzere önceki kavimlerin karşılaştığı olaylar mutlaka kendi başlarına da gelecektir. Bu gerçeği bilen bir mümin henüz bu zorluklarla karşılaşmadan kendisini bunlara karşı hazırlamış olur. Her ne olursa olsun Rabbine sadık kalacağına, sabırda teslimiyette ve tevekkülde kararlılık göstereceğine ve Allah'tan razı olacağına dair Allah'a söz (ahid) verir. "…Allah'a verilen söz (ahid) ise, (ağır bir) sorumluluktur." (Ahzap Suresi, 15) ayetinin emri gereği de ahdini mutlaka yerine getirir. Dayanılmaz bir açlık, fakirlik, korku, yaralanma hatta ölüm bile olsa bundan razı olur ve Rabbine karşı şükredici bir tavır gösterir. Binlerce zorluk ardarda da gelse, tüm hayatı durmaksızın bu zorluklar içerisinde de geçse o, yine de bunu bir güzellik olarak değerlendirir. Çünkü bu dünyadaki bir kaç on yıllık zorluğa Allah için güzel bir sabır gösterdiği takdirde, sonsuza kadar tek bir an için bile hiçbir sıkıntı yaşamayacağını bilmektedir. Çünkü Allah'ın dilemesiyle bu şevk dolu tavrı ona nimetlerin en güzelini, Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazandıracaktır. Kuran'da, sabrın müminler için "müjdeli" bir ibadet olduğu ve müminlerin karşılarına çıkan zorluklara karşı sabrederken sahip oldukları ruh hali ise şöyle anlatılır:

Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: “Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz.” (Bakara Suresi, 155-156)

Müminler için zorluklar asla katlanılması değil, mücadele edilerek aşılması gereken olaylardır. Bu nedenle zorlukları aşabilmek ve refaha kavuşmak için akıllarını ve maddi manevi tüm imkanlarını en iyi şekilde kullanarak, karşılaştıkları bir zorluğa çözüm getirmeye çalışırlar. Bir yandan da Allah'ın kendilerine güç vermesi için ve karşılaştıkları zorlukları hafifletmesi için Allah'tan yardım dilerler.
Müminlerin zorluklar karşısında gösterdikleri bu güzel ahlak, samimi çaba, sabır ve teslimiyet onların şevklerini gösteren en önemli alametlerden biridir. Allah'a ve ahirete olan inançlarının gücü, onların zorluklar karşısında hiçbir şekilde yılgınlık göstermeden sonuna kadar şevkle mücadele etmelerini sağlar.



   ZORLUKLAR KARŞISINDA DAHA DA ŞEVKLENİN

Müminlerin imanlarını ve şevklerini ortaya koyan en önemli delillerden birinin de zorluk zamanında gösterdikleri tavırlardır. Müminlerin bu konuda dikkati çeken bir başka özellikleri de zorluk anlarında hiçbir şekilde yılgınlık göstermedikleri gibi aksine daha da şevklerinin artıyor olmasıdır. Şevklerindeki bu artışın en önemli sebebi, bu durumun Allah'ın bir vaadi olduğunu bilmeleridir. Allah "Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?..." (Bakara Suresi, 214) ayetiyle, geçmişte yaşamış olan mümin topluluklarının denenmiş olduğu sıkıntılarla denenmeden insanların cennete giremeyeceklerini bildirmiştir. Dolayısıyla, müminlerin sıkıntılarla, zorluklarla karşılaşmaları Allah'ın değişmez kanununun, dinin bir gereğidir. Diğer bir deyişle bu şekilde denenmeleri, müminlerin önemli bir vasfı ve onların doğru yolda olduklarının da bir alametidir.
Allah'ın razı olacağı bir insan olabilmek, kişinin Kuran'da bildirilen ayetlerin tümünü birden karşılaştığı olaylarda uygulamasıyla mümkündür. Bu nedenle müminler Allah'ın peygamberlere, onlarla birlikte olan müminlere ve tarih boyunca gelmiş geçmiş tüm inananlara yaşattığı bu ayetlerin kendi üzerlerinde de tecelli etmesini isterler. Allah'ın bu vaadinin gerçekleşeceği vakti sevinç ve heyecan ile beklerler. Zira zorluklarla denenmeleri onların da peygamberlerin yolunda olduklarını gösterecektir. Elbette kendilerini bilerek bir zorluk içine sokmazlar ama zorlukla karşılaştıklarında da, bu, onların şevklerinin daha da artmasını ve daha da güçlenmelerini sağlar.
Müminlerdeki bu şevk artışının bir diğer sebebi ise dünya hayatındaki zorlukların onların ahiret hayatlarındaki ecirlerini arttırıp makamlarını yükselteceğini umuyor olmalarıdır. Çünkü zorluğa rağmen Allah'a sadık kalmış, yılgınlığa kapılmadan "Bu, Allah'ın ve Resulü'nün bize vadettiği şeydir; Allah ve Resulü doğru söylemiştir." diyebilenlerden olmuş olacaklardır.


SABRETMEK MÜMİNLERE BÜYÜK BİR GÜÇ KAZANDIRIR VE BAŞARI SAĞLAR

Allah'ın Kuran'da bildirdiği  birçok ayette birçok sır gizlidir. Bunlardan biri de sabırla ilgilidir. Allah, sabredenlerin güçlerinin artacağını müjdeler. Unutmamak gerekir ki, dünyadaki gücün ve imkanların tamamı Allah'a aittir. Allah'a karşı olan bir insanın gücü dahi aslında Allah'ın gücüdür. Allah o insanı ve diğerlerini denemek için, o insanda güç yaratır, dilediğinde de o gücü alır. Bu nedenle, Allah dilediğine dilediği zaman güç ve zafer verir. Allah, ayetinde sabredenlerin güçlü olacağını, yani o insanlara güç kazandıracağını bildirmektedir. Bununla ilgili ayetler şöyledir:

Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır. (Al-i İmran Suresi, 125)
Ey Peygamber, mü'minleri savaşa karşı hazırlayıp-teşvik et. Eğer içinizde sabreden yirmi (kişi) bulunursa, iki yüz (kişiyi) mağlub edebilirler. Ve eğer içinizden yüz (sabırlı kişi) bulunursa, kafirlerden binini yener. Çünkü onlar (gerçeği) kavramayan bir topluluktur. Şimdi, Allah sizden (yükünüzü) hafifletti ve sizde bir za'f olduğunu bildi. Sizden yüz sabırlı (kişi) bulunursa, (onların) iki yüzünü bozguna uğratır; eğer sizden bin (kişi) olursa, Allah'ın izniyle (onların) iki binini yener. Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 65-66)
"Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galip gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara Suresi, 249)

Allah'ın ayetlerinde de bildirildiği gibi, eğer müminler kendi içlerinde bir zaaf taşımazlarsa, sabır ve takvada güçlü olurlarsa bir müminin gücü, 10 kişiye bedel olabilir. Bu güç ilk anda anlaşılan fiziksel güç olarak düşünülebileceği gibi daha birçok anlamda da düşünülebilir. Örneğin bir müminin insanlara dini anlatma, onları Allah'ın yoluna çağırma konusundaki çabası, on kişinin anlatmasına bedel olabilir. Bir müminin ilmi, on kişinin ilmine bedel olabilir. Bir müminin Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için yapacağı bir hayır işi, on kişinin biraraya gelip yapacağı bir işe bedel olabilir. Bir mümin, on kafirin saptırdığı kadar insanı Allah'ın doğru yoluna çağırıp, ıslah olmalarına vesile olabilir. Bir mümin, on inkarcının anlattığı inkarı bozup yerine hakkı getirebilir.
Allah'ın Kuran'da bildirdiği bu sır son derece önemlidir. Çünkü her müslüman, Allah'ın izniyle, eğer takvada ve güzel ahlakta üstünlük yarışında olursa, sayıları ne kadar az olursa olsun farketmez, Allah onları her giriştikleri işte üstün duruma getirecektir. Örneğin karşılarında inkar eden bir dünya dolusu insan, üniversiteler dolusu profesör olsa, ve bunlar yine şehirler, kıtalar dolusu insanı inkara sürüklese de, Allah çok az sayıda müslümanı, tüm bu insanlara hakkı ve gerçeği gösterecek kadar güçlü, yetenekli, akıllı kılar, küfrün işlerini zorlaştırırken, onların işlerini kolaylaştırıp çabuklaştırır. Bu sırrı bilen müminler, "benim çabamdan veya benim küçük bir katkımdan ne olur ki" dememeli, sadece Allah'ın hoşnutluğu için samimi olarak yaptıkları her amelin, Allah tarafından etkisinin artırılacağından emin olmalıdırlar. Belki Allah'ın varlığını anlatan bir yazıları, Allah'a çağıran bir sözleri, güzel ahlaklı bir tavırları, birçok insanın kurtuluşuna ve Allah'ı sevip O'ndan korkup sakınmalarına vesile olabilir. Hiç unutmamak gerekir ki, dünya hayatında geçerli olan kurallar ve sebepler sadece Allah'ın Kuran'da bildirdikleridir. Sadece Kuran'a göre düşünen her insan, Allah'ın yaratışındaki bu sırları kavrayarak, Allah'ın izniyle, tüm insanların üzerinde bir güce ve akla sahip olabilir. Hiçbir başarı, zafer veya etki, bir insana ait olamaz. İnsana düşen, Allah'ın emirlerine uymak, O'nun sınırlarını korumaktır. Tüm zaferlerin, başarıların ve kalplerdeki etkinin sahibi Allah'tır. Allah, gerçekten iman edenleri gevşeklik göstermedikleri sürece üstün geleceklerini bir ayetinde şöyle müjdeler:

Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.  (Al-i İmran Suresi, 139)

Ayetlerde görüldüğü gibi Allah üstünlük ve zafer sağlamak ve dünyada ve ahirette kazançta olmak için sadece samimi imanı şart koşmuştur. Allah'ın bunun için bildirdiği sırlardan biri de Allah'a şirk koşmadan iman etmektir.


            SABRETMEK MÜMİNLERE GÜZEL AHLAKIN YOLUNU AÇAR

Müminler sabrı Allah için yapılan bir ibadet olarak değerlendirdikleri için, sabır onlara daha pek çok güzel özellik kazandırır. Allah ayetinde müminleri "Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir..." (Al-i İmran Suresi, 134) sözleriyle tanıtmıştır. Ayette bahsedilen tüm bu özellikler ancak gerçek sabır anlayışının kalbe yerleşmesiyle yaşanabilir.
Bir insanın öfkelendiği halde öfkesini yenebilmesi ve bu sükunetli halini uzun süre devam ettirebilmesi ancak sabır göstermesiyle mümkün olabilir. Yine aynı şekilde, insanın darlık ve yokluk içerisinde olduğu halde malından başkalarına verebilmesi de ancak Allah için yaşanan bir sabırla gerçekleştirilebilir. Çünkü bu kimse malından başkalarına da vererek belki de kendisini zor bir duruma sokacak, ama Allah rızası için bu duruma sabırla rıza gösterecektir. Bir insanın haklı olduğu durumda haksız olan bir kimseyi bağışlayabilmesi de yine ancak sabrın ona kazandırdığı bir özelliktir.
Allah'ın Kuran'da bildirdiği tüm emir ve yasakların bir ömür boyunca uygulanabilmesi ancak sabır ile mümkün olabilmektedir. Mümin hayatının sonuna kadar fedakarlıkta, hoşgörüde, tevazuda, affedicilikte, dürüstlükte, sadakatte, sevgide kararlılık gösterir ve sabırla bu ahlak özelliklerini yaşamaya devam eder. Sabır, Kuran’da anlatılan tüm mümin özelliklerini kapsayan bir vasıftır. Bir insan; mütevazi, cömert, fedakar, itaatkar olabilir, fakat bu özellikleri sürdürme konusunda sabır gösterirse bunların gerçek bir değeri olur. Yani sabır, diğer tüm mümin vasıflarını değerli ve geçerli kılan bir vasıftır.
Görüldüğü gibi, sabır aynı zamanda müminlere Allah'ın razı olacağı güzel bir ahlakın yolunu açar. Bu ahlakı yaşamaları ise Allah'ın sonsuz rahmetini ve cennetini kazanmalarına vesile olur ki, müminler için bundan daha güzel bir kurtuluş yoktur.


SABRI TAVSİYE ETMENİN ÖNEMİ

Her ne şart altında olursa olsun inananların birbirlerine Allah'ın gücünü ve yardımını hatırlatarak, birbirlerini sabırlı olmaya yöneltmeleri, üstün bir ahlakın göstergesidir.
Kuran ayetlerinde böyle üstün ahlaka sahip kimseler "Ashab-ı Meymene" olarak adlandırılmıştır:

"Biz ona 'iki yol-iki amaç' gösterdik. Ancak o, sarp yokuşa göğüs germedi. Sarp yokuşun ne olduğunu sana öğreten nedir? Bir boynu çözmek (bir köleye özgürlük vermek)tir; Ya da açlık gününde doyurmaktır, Yakın olan bir yetimi, Veya sürünen bir yoksulu. Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak. İşte bunlar, sağ yanın adamlarıdır (Ashab-ı Meymene)". (Beled Suresi 10-18)

Sabrı tavsiye etmenin önemi başka bir ayette şöyle bildirilir:

Gerçekten insan, ziyandadır. Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka. (Asr Suresi, 2-3)

Allah'ın ayette bildirdiği gibi, sabrı ve hakkı birbirine tavsiye eden insanlar kazanç içindedirler.


SABRIN İNSANA KAZANDIRDIKLARI

Sabır, insanı pek çok yönden geliştiren, ona üstün bir ahlak kazandıran, dinden uzak insanlarla kıyaslanmayacak derecede güzel ve huzurlu bir yaşam sunan bir özelliktir. Ayrıca iman eden insanların gösterdikleri sabrın karşılığını ahirette kat kat artırılmış olarak alacakları vaat edilmiştir. Dünyada ve ahirette yaşadıkları bu güzelliklerin ve üstünlüklerin bazılarını şöyle sıralamak mümkündür:


SABRIN KAZANDIRDIĞI BÜYÜK BİR NİMET: AKIL

İnsanların akılcı davranmalarını engelleyen en önemli sebeplerden biri, sabırsızlıkları neticesinde ortaya çıkan fevri düşünceleri ve fevri tavırlarıdır. Ani bir öfke ya da ani bir hırsa kapılmak aklı kapatır ve insanı bir anda hiç düşünmeden hareket etmeye itebilir. Aynı şekilde korku, alınganlık, dargınlık gibi tavırlar da, insanın mantıklı ve akılcı düşünmesini engelleyebilir. İşte Kuran'ın kazandırdığı sabır anlayışını yaşamayan kimseler, hayatlarının büyük bölümünde bu tür duygularına yenik düşer ve akılcılıktan tamamen uzaklaşırlar.
Müminler ise Allah'ın emrine uyarak sabretmeleri sonucunda, akıl gibi çok büyük bir nimete kavuşmuş olurlar. Sabırlı bir insan, bu özelliği sayesinde karşılaştığı olayları ani bir heyecan, korku, duygusallık içerisinde değil, sakin ve itidalli bir biçimde değerlendirebilme imkanına sahip olur. Olayları derinlemesine ve çok yönlü düşünerek, olabilecek en akılcı sonuçlara varıp en faydalı kararları alabilir.
Daha da önemlisi mümin, sabrı neticesinde Kuran'ın tüm emirlerini en güzel şekilde uygulayabilir. Sabırlı davrandığı için hayatının her aşamasında, olayları Kuran'daki hatırlatmalarla değerlendirdikten sonra harekete geçme fırsatını yakalar. Kuran'a uyanlar da Allah tarafından doğru yola ve en mükemmel tavırlara, en akılcı düşüncelere yöneltilir. Dolayısıyla sabreden bir insan, Kuran'ı en güzel şekilde uygulamakla bir yandan da Kuran'a uymanın getirdiği üstün aklı kazanmış olur.


SABIR, İNCE DÜŞÜNEBİLMEYİ VE İNCELİKLERİ GÖREBİLMEYİ SAĞLAR

Sabrın önemli bir başka özelliği de, insanlara ilk anda göremedikleri detayları gösterebilme ve bu yönde akıl yürütebilme fırsatı kazandırmasıdır. Sabırsız insanlar, herşeyin bir an önce halledilmesini hedef edinir ve bunun dışındaki detaylarla pek ilgilenmezler. Dolayısıyla belki de kendileri için son derece önemli olan ayrıntıları kaçırır ve yanlış kararlar alırlar. Yine aynı şekilde karşılarındaki insanların içerisinde bulunduğu durumu da göremez, onların ihtiyaçlarını fark edemez ve bu nedenle de düşüncesiz ve insaniyetsiz tavırlar sergilerler.
Müminler ise sabırlı davranabildikleri için, bir konuyu çözüme ulaştırırken gereksiz bir telaşa kapılmazlar. Zira telaş insanın aklını kapatan, doğru düşünebilmesini, incelikleri görebilmesini, isabetli kararlar alabilmesini engelleyen en önemli unsurlardan biridir. Sabırlı insan, telaşlanmadan aklını kullanarak hareket eder. Bu nedenle de akılcı hareket eder ve olayların belki de kimsenin fark etmediği girift noktalarını kolaylıkla görür ve bu detaylar doğrultusunda en doğru tavırları gerçekleştirir.


   SABIR, İYİLİK YAPABİLMEYİ SAĞLAR

Sabır, insanın nefsinin pek çok kötü özelliğinin üstesinden gelebilmesini ve böylece güzel davranışlarda bulunabilmesini sağlar. Ancak unutmamak gerekir ki, bu, sadece iman edenlere has bir özelliktir. Allah'tan korkmayan ve gösterdiği ahlakın ahirette karşılık bulacağını unutan kimseler nefislerinin kötü bir özelliğini yenmek için çaba sarf etmezler. Karşılığında dünyevi bir menfaat sunulmadığı sürece, canlarının istediği gibi davranmamak için bir sebep görmezler. Örneğin bir kişinin eşinin annesi hastalandığı için onların evine yerleşir ve onun da bu yaşlı kişiye bakması gerekir. Bu, bir insan için elbette sabırla yerine getirilmesi gereken bir hayırdır. Ancak Kuran'da emredilen sabır anlayışını kavrayamayan bir insan buna ancak kısa süre tahammül gösterebilir. Az bir süre içinde söylenmeye, ardından da "bir bakımevine verelim, ben bakamayacağım" demeye başlar. Veya dinden uzak bir insanın eşi kaza geçirip yatalak olur, ciddi bir tedaviye ve bakıma ihtiyaç duyar. Böyle bir durumda belki çevreden tepki görmemek için veya başka sebeplerle bir süre bu görevi üstlenir, ama yine bu sınırlı bir süre için geçerli olur. Bir süre sonra zorluğa, fedakarlık göstermeye sabredemediği için bakıma muhtaç olan eşini rahatlıkla terk edebilir.
Müminler ise Allah'tan içli bir korkuyla korkarlar ve Allah için her yaptıklarının ahirette güzellik ve iyilik olarak karşılarına çıkacağını bilirler. Bu nedenle de iyi davranışlarda bulunma konusunda kararlı bir sabır gösterir ve ciddi bir çaba harcarlar. Bu sayede nefislerinin tüm kötü yönlerinden arınıp bunları iyiliklere çevirme imkanını elde etmiş olurlar.


SABIR, ADALETLİ DAVRANABİLMEYİ SAĞLAR

Allah "Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir." (Nisa Suresi, 58) ayetiyle müminlere adaleti emrettiğini bildirmiştir. Müminler, sonuçta kendilerinin ya da bir yakınlarının çıkarlarına uygun olmasa bile Allah'ın bu emri dolayısıyla dürüstlükten ve adaletten kesinlikle taviz vermezler. Onların, bu üstün ahlakı yaşayabilmelerindeki en büyük yardımcıları da yine Kuran'a uymakla kazandıkları bir özellik olan sabırdır.
Bir insanın adaleti sağlayabilmesi için kişisel düşüncelerine, duygularına kapılmaması, öfkesine yenilmemesi, kin ve intikam gibi hislerle hareket etmemesi gerekmektedir. Bunların oluşacağı bir ortamla karşılaştığında ise ciddi bir sabır gösterebilmesi şarttır. Allah bu konuyu Kuran'da şöyle bildirmiştir:

Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. (Maide Suresi, 8)


  SABIR, İNANANLARA GÜVENİLİR BİR KARAKTER KAZANDIRIR

Gelmiş geçmiş tüm elçiler gönderildikleri kavimlere şu sözü söylemişlerdir:

"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim." (Şuara Suresi, 143)

Elçilerin kendilerini öncelikli olarak bu özellikleriyle tanıtmaları güvenilir olmanın insanlar için ne kadar önemli bir vasıf olduğunu bilmelerinden kaynaklanmaktadır. Elçilerin bu özelliğini diğer müminlerde de görmek mümkündür. Çünkü Kuran'ın getirdiği üstün ahlak ve sabır anlayışı, müminlere güvenilir olmanın gerektirdiği tüm özellikleri kazandırır. Sabır gösterebilen insanlar aynı zamanda da akıllı, doğru sözlü, dürüst, adil, itidalli, kinden, öfkeden ve yalandan uzak, dengeli bir karakter gösterirler. Ne zaman ne yapacakları, hangi olaylara karşı nasıl tepkiler verecekleri bellidir. İman etmeyen insanlar karşılaştıkları olaylarda hiç beklenmedik, şaşırtıcı, tedirgin edici tepkiler gösterip, umulmadık bir karaktere bürünürlerken, müminler asla böyle bir tavra girmezler. Güvenilirliklerinin bir sebebi de budur.
En önemlisi de, her konuda sabır gösterebildikleri için bu güzel özelliklerini sürdürmede de hayatlarının sonuna kadar kararlı davranırlar. Dünyevi çıkarlar uğruna Allah'ın hoşnut olacağı ahlaktan taviz vermezler. Tüm bu vasıfları hem birarada hem de süreklilikle yaşamaları, müminleri insanlar arasında en güvenilir kimseler haline getirir.


SABIR, İNSANA NEŞELİ VE HUZURLU BİR KARAKTER KAZANDIRIR...

Allah'a iman etmeyen insanlar için üzülmek, sıkılmak veya huzursuz olmak son derece olağan olaylardır. Çünkü bu insanlar, Allah'ın canlı cansız her varlığın hakimi olduğunu, tüm olayları bir hikmet üzerine yarattığını ve dilediği an kullarının dualarına dilediği şekilde cevap verebileceğini, herşeyi hakimiyeti altında tuttuğunu düşünmezler. Bu nedenle de dış görünüşte ters giden ya da aksilik gibi görünen bir olay olduğunda hemen ümitsizliğe ve sıkıntıya kapılırlar. Kuran'da inkar edenlerin bu özelliğine şöyle değinilmiştir:

Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman, onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde, hemen umutsuzluğa kapılırlar. (Rum Suresi, 36)

Müminler ise inkar edenlerin tam tersine Allah'tan hiçbir zaman hiçbir şekilde umutlarını kesmezler. Çünkü Allah sonsuz güç sahibidir ve evrendeki herşeyin hakimidir. O, iman edenlerin dostu, velisi ve yardımcısıdır. Kendisine sığınanları koruyan, kollayan ve rahata kavuşturandır.
İşte Rabbimizin büyüklüğünü ve üzerlerindeki sonsuz rahmetini takdir edebilen müminler, her ne zorlukla ya da aksilik gibi görünen bir olayla karşılaşırsa karşılaşsınlar sabırla ve tevekkülle Allah'a sığınırlar. Bundan dolayı da en zor anlarda bile neşelerinden, huzurlarından en ufak bir şey kaybetmezler. Dahası sabrettikleri bu zorluklara karşılık cennette, Rabbimizden güzel bir mükafat göreceklerini bilmekten dolayı da çok yoğun bir şevk ve heyecan içinde yaşamlarını sürdürürler.
Dünyada başlarına gelen zorluklara sabır göstermeyenler ise sadece dünya hayatını mutsuzlukla geçirmekle kalmazlar. Allah onların ahirette de mutsuz olacaklarına dikkat çekmiştir. Dünyadaki imtihana sabır gösterebilen üstün ahlaklı insanlarla, sabır gösteremeyen isyankar inkarcıların ahirette görecekleri karşılık arasındaki fark ayetlerde şöyle haber verilmiştir:

(Kıyametin) Geleceği günde, O'nun izni olmaksızın, hiç kimse söz söyleyemez. Artık onlardan kimi 'bedbaht ve mutsuz', (kimi de) mutlu ve bahtiyardır. Mutsuz olanlar ateştedirler, onlar için orada (kahırla ve acıyla) nefes alıp vermeler vardır. Onlar, Rabbin'in dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır. Çünkü Rabbin, gerçekten dilediğini yapandır. Mutlu olanlar da, artık onlar cennettedirler. Rabbi'nin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır. (Bu) kesintisi olmayan bir ihsandır. (Hud Suresi, 105-108)


              MÜMİNLERİN SABIR DUALARI

Sabrın Kuran ahlakını yaşamada ve Allah'ın hükümlerini yerine getirebilmede ne kadar önemli bir yeri olduğunu kavrayan müminler, her konuda olduğu gibi sabır konusunda da Rabbimizden yardım dilerler. Sabrın dünya hayatında karışılaşacakları her türlü zorluğu açan, doğruya yönelten ve en önemlisi de insana Allah'ın sevgisini ve cennetini kazandıran bir nimet olduğunu bilirler.
Kuran'da müminlerin, Allah'tan sabır istediklerini bildiren dualarına yer verilmiştir. Bu dualarda müminlerin Rabbimizden "üzerlerine sabır yağdırmasını" istedikleri belirtilerek, sabrın insanlar için ne kadar büyük bir ihtiyaç olduğuna da dikkat çekilmiştir:

…"Rabbimiz, üstümüze sabır yağdır ve bizi Müslüman olarak öldür." (Araf Suresi,126)
…"Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara Suresi, 250)

Kuran'da yer alan müminlerin sabır duaları, aynı zamanda da, bu konuda Allah'tan ne kadar çok yardım dilememiz gerektiğini bize hatırlatan bir uyarıdır. Allah sabreden ve sabır ile O'ndan yardım dileyenlere kesin olarak yardım edeceğini, nimetlerini artıracağını vaat etmiştir. O halde insanın hayatı boyunca karşılaştığı her güçlükte, her zorlukta ve sıkıntıda ihtiyaç duyacağı en önemli özelliklerden biri sabırdır. Bu özellik kazanıldığında, şartlar ne kadar zor olursa olsun, içlerinde yaşadıkları imanın şevki ve Allah'ın rızasını kazanmanın heyecanı ile Allah'ın izniyle mutlaka üstün gelir ve mutlaka başarılı olurlar. Allah sabrın bu sırrını müminlere vermiş ve sabretmelerini, sabır için dua etmelerini ve sabır göstermede yarışmalarını emretmiştir.


MÜMİNLER SABIR KONUSUNDA DENENİRLER

Allah, müminlerin sabır yoluyla deneneceklerini ayetlerde şöyle bildirir:

Andolsun, Biz sizden mücahid olanlarla sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız (açıklayacağız). (Muhammed Suresi, 31)
Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir. (Al-i İmran Suresi, 186)

İnsanların sabır gösterme konusunda denendiklerini anlamaları için çok büyük acılar, büyük trajik olaylar beklemeleri yanlıştır; çünkü Allah insanı gün boyunca büyük küçük birçok olayla imtihan eder. Bu şekilde gün içindeki trafik sıkışıklığı, bir yere geç kalma gibi sıkıntı verici olaylar, ufak tefek kazalarla da insanlar denenirler. Ancak bu durum karşısında Kuran ahlakını yaşayan insanlar, içlerinde en ufak bir sıkıntı bile duymadan, şikayet etmeden sabrederler. Allah Kuran'da, müminlerin özelliklerinden birinin de kendilerine isabet eden sıkıntılara sabretmeleri olduğunu bildirmektedir:

Onlar ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir; kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak edenlerdir. (Hac Suresi, 35)


ALLAH KURAN’DA SABRETMEYİ EMREDİYOR

Ku­ran'da sab­ret­me­nin öne­mi­ni vur­gu­la­yan çok sa­yı­da ayet bu­lun­mak­ta­dır. Allah Kuran’da sabretmeyi ve sabırda yarışmayı emretmiştir:
Rabbin için sabret. (Müddessir Suresi, 6)
Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın, (sınırlarda) nöbetleşin. Allah’tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz. (Al-i İmran Suresi, 200)
Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir. (Bakara Suresi, 153)
Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, huşû duyanların dışındakiler için ağır (bir yük)dır. (Bakara Suresi, 45)
…Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)
Öyleyse sen sabret; şüphesiz Allah'ın va'di haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp-hafifliğe (veya gevşekliğe) sürüklemesinler. (Rum Suresi, 60)
Sabret; senin sabrın ancak Allah(ın yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları hileli-düzenlerden dolayı sıkıntıya düşme. (Nahl Suresi, 127)


   ALLAH SABREDENLERİ SEVER

...Allah, sabredenleri sever. (Ali İmran Suresi, 146)


ALLAH SABREDENLERLE BERABERDİR

...Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara Suresi, 249)
… Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)
...Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 66)


ALLAH KURAN’DA SABREDENLERE MÜJDELER VERMEKTEDİR

Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz." Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır. (Bakara Suresi, 155-157)
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 177)
Sabredenler ve salih amellerde bulunanlar başka. İşte, bağışlanma ve büyük ecir bunlarındır. (Hud Suresi, 11)
…Gerçek şu ki, kim sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah, iyilikte bulunanların karşılığını boşa çıkarmaz." (Yusuf Suresi, 90)
Onlar Allah'ın ahdini yerine getirirler ve verdikleri kesin sözü (misakı) bozmazlar. Ve onlar Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar. Ve onlar-Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. Onlar, Adn cennetlerine girerler. Babalarından, eşlerinden ve soylarından 'salih davranışlarda' bulunanlar da (Adn cennetlerine girer). Melekler onlara her bir kapıdan girip (şöyle derler:) "Sabrettiğinize karşılık selam size. (Dünya) Yurdun(un) sonu ne güzel." (Rad Suresi, 20-24)
Sizin yanınızda olan tükenir, Allah'ın Katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle Biz muhakkak vereceğiz. (Nahl Suresi, 96)
Ki onlar, yalan şahidlikte bulunmayanlar, boş ve yararsız sözle karşılaştıkları zaman onurlu olarak geçenlerdir. Onlar, kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman, onun üstünde sağır ve körler olarak kapanıp kalmayanlardır. Ve onlar: "Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl," diyenlerdir.İşte onlar, sabretmelerine karşılık (cennetin en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler ve orda esenlik dileği ve selamla karşılanırlar. Orda ebedi olarak kalıcıdırlar; o, ne güzel bir karargah ve ne güzel bir konaklama yeridir. (Furkan Suresi, 72-76)
Kendilerine ilim verilenler ise: "Yazıklar olsun size, Allah'ın sevabı, iman eden ve salih amellerde bulunan kimse için daha hayırlıdır; buna da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz" dediler. (Kasas Suresi, 80)
Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah'tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır. (Ahzab Suresi, 35)
De ki: "Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah'ın arz'ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir." (Zümer Suresi, 10)
İşte onlar; sabretmeleri dolayısıyla ecirleri iki defa verilir... (Kasas Suresi, 54)
"Bugün Ben, gerçekten onların sabretmelerinin karşılığını verdim. Şüphesiz onlar, 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenlerdir." (Müminun Suresi, 111)
Adaklarını yerine getirirler ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar. Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. "Biz size, ancak Allah'ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür." "Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimiz'den korkuyoruz." Artık Allah, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir. Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir. Orada tahtlar üzerinde yaslanıp-dayanmışlardır. Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler. (Meyvelerin) Gölgeleri onlara pek yakın ve devşirilmeleri kolaylaştırıldıkça kolaylaştırılmış. Çevrelerinde gümüşten billur kablar, kupalar dolaştırılır. Gümüşten billur kaplar ki, onları belli bir ölçüyle tespit etmişlerdir. Orada onlara bir kadeh içirilir ki, karışımı zencefildir. Bir pınar ki orada "selsebil" olarak adlandırılır. Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır-durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın. Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün. Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir şarab içirmiştir. Şüphesiz, bu, sizin için bir mükafaattır. Sizin çaba harcamanız şükre değer (meşkur:makbul) görülmüştür. (İnsan Suresi, 7-22)


PEYGAMBER EFEN­Dİ­MİZ (SAV)'İN SABRETMENİN ÖNEMİ HAKKINDA SÖYLEDİKLERİ

Sabır üç çeşittir: 1- Belaya, musibete sabır, 2- Din bilgilerini öğrenirken ve ibadetlerini yaparken sabır, 3- Günah işlememek için sabır. Belaya sabredene 300, ibadet yapmaya sabredene 600, günah işlememeye sabredene ise 900 derece ihsan edilir. [Ebuşşeyh]
(İmanı en üstün olan; sabırlı, cömert ve hoşgörülü olandır.) [Deylemi]
(Hak teala, sevdiği kulu dertlere müptela kılar, o da sabrederse, ondan razı olur.) [Deylemi]
(Allahu Teala, sabredeni sever.) [Taberani]
(Sevmediklerinize sabretmedikçe, sevdiklerinize kavuşamazsınız.) [İ. Maverdi]
(En şiddetli bela sabrın az olmasıdır.) [Deylemi]
(Geçim sıkıntısına sabredeni Allahu Teala Firdevs Cennetine koyar.) [Ebuşşeyh]
(İki gözünü kaybeden sabrederse Cennete gider.) [Hatib]
"Allah Teala buyuruyor ki: "Kulumu, iki gözünü kör etmekle imtihan ettiğim zaman sabrederse, gözlerine karşılık olarak cenneti veririm. " (Buhari, Tirmizi)
(Müminin silahı sabır ve duadır.) [Deylemi]
Resulullah efendimiz, Allah’tan sabır isteyen birine buyurdu ki:
(Allah’tan bela mı istiyorsun, önce afiyet iste.) [Tirmizi]
(İman nedir?) diye sorulduğunda Peygamber efendimiz, (Sabırdır) buyurdu. (Deylemi)
(Sabır, Cennet hazinelerinden bir hazinedir.) [İ.Gazali]
(Eğer sabır insan olsaydı, çok kerim ve cömert olurdu.) [Taberani]
(İbadetin başı sabırdır.) [Hakim]
(Sabrın imandaki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.) [Deylemî]
(Hak teala, sabırlı ve ihlaslı olanı, sorguya çekmeden Cennete koyar.) [Taberani]
(En hayırlı vasıta sabırdır.) [Tirmizi]
(Allahu Teala’nın yardımı, kulun sabrı ile beraberdir.) [Ebu Nuaym]
(Hoşlanmadığın şeye sabır etmende büyük hayır vardır.) [Tirmizi]
(Oruç sabrın, sabır da, imanın yarısıdır.) [Ebu Nuaym]
(İmanın yarısı sabır, diğer yarısı ise şükürdür.) [Beyheki]
(Kimde şu üç şey varsa, dünya ve ahiretin hayrına kavuşmuş demektir: Kazaya rıza, belaya sabır, rahatlıkta dua.) [Deylemi]
(Allah’ın sevdikleri, belaya uğrar. Sabreden mükafata nail olur, sızlanan da cezaya.) [İ. Ahmed]
 (İnsanların arasına karışıp da, onlardan gelen sıkıntılara sabreden mümin, kenara çekilip onlardan gelecek sıkıntılara sabretmek sevabından mahrum kalan müminden daha üstündür.) [Tirmizi, İ. Mace, Ahmed, Beyheki]
(Allahu Teala buyurdu ki: “Kimin, bedenine, evladına veya malına bir musibet gelir de, o da sabr-ı cemil gösterirse, Kıyamette ona hesap sormaya haya ederim.”) [Hakim]
(Sabırlı ve ihlaslılar, hesaba çekilmeden Cennete girer.) [Taberani]
(En faziletli amel, sıkıntıya sabretmektir.) [Tirmizi]
Peygamber efendimiz, taş kaldırıp kuvvet denemesi yapanlara sordu:
- Bu taşı kaldırmaktan daha zoru nedir?
- Bildir ya Resulullah, dediler.
- Öfkeli iken, öfkesini yener, sonra sabır yolunu tutarsa, sizin en ağır taş kaldıranınızdan daha kuvvetlidir. [T. Gafilin]
(Bozuk bir işi düzeltemezseniz, sabredin! Allahu Teala onu düzeltir.) [Beyheki]
(Kendini sabra zorlayan başarır.) [Buhari]
(Nimete kavuşunca şükreden, belaya uğrayınca sabreden, haksızlık yapınca af dileyen, zulme uğrayınca bağışlayan, emniyet ve hidayettedir.) [Taberani]
"Mü­mi­nin işi tak­di­re şa­yan­dır. Zi­ra işi­nin hep­si onun için ha­yır­lı­dır. Bu me­zi­yet yal­nız mü­min­le­re mahsus­tur. Zi­ra o se­vi­ne­ce­ği bir şey olur­sa şük­re­der. Bu ise onun için ha­yır­lı­dır. Ba­şı­na bir be­la gelirse sab­re­der. Bu da onun için ha­yır­lı­dır." (Müs­lim)
"Bir kim­se sab­ret­mek is­ter­se Al­lah ona sa­bır ve­rir. Hiç bir kim­se­ye sa­bır­dan da­ha ha­yır­lı ve da­ha ge­niş bir şey ve­ril­me­miş­tir." (Müs­lim)
Her­han­gi bir kul bir mu­si­be­te uğ­rar da "İn­na lil­la­hi ve in­na iley­hi ra­ci­un" (Biz Al­lah'ın mül­kün­de­yiz ve O'na dö­ne­ce­ğiz), "Ey Al­lah'ım, uğ­ra­dı­ğım mu­si­be­tin ec­ri­ni ver ve bu­nun üze­ri­ne da­ha ha­yır­lı­sı­nı ih­san bu­yur" der­se mu­hak­kak Al­la­hu Te­ala onu mu­si­bet­ten do­la­yı se­vap­lan­dı­rır ve onun ye­ri­ne da­ha hayırlısı­nı ve­rir." (Müs­lim)
Pey­gam­be­ri­miz Hz. Mu­ham­med kab­rin ba­şın­da ağ­la­yan bir ka­dın gör­dü ve ona "Al­lah'tan kork ve sabret" de­di. Ka­dın "Geç git, zi­ra be­nim ba­şı­ma ge­len mu­si­bet se­nin ba­şı­na gel­me­miş­tir." de­di. Hz. Pey­gam­be­r (sav)'i ta­nı­ya­ma­mış­tı. O'nun pey­gam­ber ol­du­ğu­nu söy­le­dik­le­rin­de he­men ka­pı­sı­na git­ti ve "Ben se­ni ta­nı­ya­ma­dım ya Re­su­lul­lah" di­ye­rek özür di­le­di. Hz. Pey­gam­ber (sav) onun öz­rü­nü ka­bul bu­yur­duk­tan son­ra, "Asıl sa­bır, mu­si­be­tin ilk anın­da olan­dır" bu­yur­du. (Bu­ha­ri)
"Allah’ın aldığı ve verdiği her şey Allah’a aittir. Her şey Allah katında belirlenmiş bir müddet, bir ömür iledir. Binaenaleyh ey kızım, sabret ve bu sabrın Allah yanında sevabı olduğunu hatırla." (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai, İbn-i Mace, Ahmed b. Hanbel)
 Üç şeye sahip olana, ne mutlu: Allah'ın takdirine razı olana, belalara sabredene, rahatlıkta Allah'a dua edene. (T.G/249)
Sabırlı olan kimsede üç alamet vardır: Kendisine gelmeyene kendisi gider, kendisine zulmedeni bağışlar, haksızlık edene merhamet eder. (Menakıb)
Sabırlı kimsenin diğer üç alameti: Allah'ın bütün emirlerine sabreder, günahları işlememeye sabreder, gelen bela ve musibetlere sabreder. (Menakıb)
Akıllı insanın üç alameti vardır: Dünyaya değer vermez, üzüntü ve eziyetleri şikayet etmez, musibet karşısında sabırlı olur. (Menakıb)
Akıllı adamda şu dört şey bulunmalı: Her halinde rehber olacak ilim, güven içinde ibadet için tevekkül, ibadetini eksiksiz yapması için sabır, sevap elde etmesi için ihlas. (T.G/592)
"Dünyada sevdiği bir dostunu aldığım zaman, (sabredip) ecrini Allah'tan bekleyen mü'min kulumun katımdaki karşılığı cennettir." (Buhari)
Haya zinettir. Takva'da keremdir. En hayırlı binek de sabırdır. İbtila halinde insanın musibetinin bertaraf olmasını Allah'tan beklemek ibadettir. (Ramuz El-Hadis s.204)
Allahu Teala, sabra gayret edeni muvaffak kılar, iffet talep edeni de iffetli, istigna edeni de gani kılar. (Hakim)
En üstün ibadet sıkıntıya sabretmektir. (Tirmizi)