14 Ocak 2014 Salı

ANNE VE BABAYA GÜZEL DAVRANIN

         ALLAH KURAN’DA ANNE VE BABAYA GÜZEL DAVRANMAYI EMREDİYOR

Kuşkusuz anne ve babanın evladı üzerindeki çabası çok büyüktür. Annesi pek çok güçlüğe göğüs gererek onu dokuz ay boyunca karnında taşımış ve her türlü fedakarlığa katlanarak büyütmüştür. Babası da onu yetişkin bir yaşa eriştirebilmek için büyük emek harcamıştır. İnsanın kendisine gösterilen bu güzel ahlakı ve emeği görmezlikten gelerek anne babasına karşı büyüklük taslaması, onlara karşı merhametsiz bir tavır içerisinde olması mümin ahlakıyla bağdaşmaz.
Anne ve babasını yaratan, onlara merhameti, şefkati ve çocuk sevgisini veren Allah'tır. Allah, aciz bir canlı olarak doğan insanın yetişip kendi kendine yetebilir bir hale gelmesi için anne-babası ile arasında bir sevgi bağı kılmıştır. Bu sevgi bağı ile anne-babası yıllarca bıkmadan, büyük bir zevkle onu büyütmüştür. Ailenin insan yaşamındaki önemini Allah bir ayette şöyle vurgulamaktadır:

Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması, iki yıl içindedir. "Hem Bana, hem anne ve babana şükret, dönüş yalnız Banadır." (Lokman Suresi, 14)

Rabbimiz, anne ve babaya karşı gösterilmesi gereken davranışı da Kuran'da tarif etmektedir. Allah onlara karşı iyilikle davranılmasını emretmiştir:

De ki: "Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anne-babaya iyilik edin... (En'am Suresi, 151)
Biz insana, 'anne ve babasına' iyilikle davranmasını tavsiye ettik… (Ahkaf Suresi, 15)
"…Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü, Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez." (Nisa Suresi, 36)

Mümin, işte bu ayetlerdeki hüküm doğrultusunda, anne-babasına karşı hürmet ve saygı gösterir, büyük sevgi besler, hoşnut edici davranışlarda bulunur, her fırsatta güzel sözlerle onların gönüllerini alır. Allah aynı zamanda onlara karşı nasıl bir hassasiyet gösterilmesi gerektiğini de şöyle açıklamıştır:

Rabbin, O'ndan başkasına kulluk etmemenizi ve anne-babaya iyilikle-davranmayı emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara: "Öf" bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara acıyarak alçakgönüllülük kanadını ger ve de ki: "Rabbim, onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse Sen de onları esirge." (İsra Suresi, 23-24)

Allah "onlara öf bile deme, onları azarlama, onlara güzel söz söyle" ifadesiyle müminlere, bu konuda yapılabilecek en ufak bir saygısızlığı ya da merhametsizliği yasaklamıştır. İnsan, anne ve babasına karşı "öf" bile demeyecek kadar saygılı ve hürmetkar bir üslup içerisinde olmalıdır. Alabildiğine alçakgönüllü ve anlayışlı olmalı ve onlara daima güzel söz söylemelidir. Onlar kendisini yetiştirip büyütürken nasıl emek verdilerse, yaşlılığa eriştiklerinde de kendisi onlara karşı aynı sabırlı ve şefkatli üslup içerisinde olmalıdır. Bu sefer de kendisi anne babasının kusurlarına anlayış göstermeli, ihtiyaçlarına şefkatle yaklaşmalıdır. Her ne olursa olsun onlara karşı kızgın ya da tahammülsüz bir üslup kullanmamalıdır.
Kuran ahlakının tam anlamıyla yaşandığı bir aile ortamında sürekli bir huzur ve sevinç hakimdir. Günümüzün dejenere olmuş bazı ailelerinde görülen bağırma, çağırma, saygısız üslup ve konuşmalar mümin topluluğunun arasında asla olmaz. Herkes aile bireyleriyle birarada bulunmaktan büyük zevk alır. Çocuklar anne babalarına saygı duyar ve onları gönülden severler. Aileler çocuklarını Allah'ın bir emaneti olarak görür ve korurlar. Aile denilince akla sıcaklık, sevgi, güven, dayanışma gelir. Ama tekrar belirtmekte yarar var ki, bu mükemmel ortama ancak din ahlakının tam, eksiksiz ve samimi olarak yaşanmasıyla, Allah korkusu ve sevgisine sahip olmakla ulaşılabilir.


ANNE VE BABAYA HANGİ DURUMDA İTAAT EDİLMEZ

Kuran ahlakında anne-babaya karşı takınılacak tavır son derece açıktır. Öncelikle, Kuran'da anne-babaya karşı iyi ve güzel davranmak tavsiye edilir:

Biz insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik... (Ankebut Suresi, 8)

Ancak bu ifade, anne-babanın her isteğini kayıtsız şartsız yerine getirme, her konuda onlara boyun eğme anlamına gelmez. Ayette belirtilen, anne-babaya karşı saygılı, ölçülü, anlayışlı, tatlı dilli bir tavır takınılması; üzücü, incitici, kalp kırıcı söz ve davranışlardan kaçınılmasıdır. Fakat bu, dini konularda, Allah'ın emir ve yasaklarını içeren konularda taviz vermeye varan bir saygı şekli değildir. Aynı ayetin devamında bu saygı ve anlayışın sınırlarını koyulmuştur:

...Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan şeyle bana ortak koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda, onlara itaat etme. Dönüşünüz banadır. Artık yaptıklarınızı size haber vereceğim. (Ankebut Suresi, 8)

Görüldüğü gibi anne ve babaya itaatin sınırları Allah'a itaat noktasında sona ermektedir. Anne-babanın, "Allah'ın emirlerini ve yasaklarını değil, benim isteklerimi yerine getirmelisin" gibi bir isteği, "senin ilahın Allah değil, benim" (Allah'ı tenzih ederiz) anlamına gelir ki, bunu kabullenmek, onları Allah'a ortak koşmak demektir. Kuşkusuz bir mümin için böylesi bir itaat, asla sözkonusu olamaz.
Ancak Allah inananları, inançsız da olsalar, din konusunda onlara itaat etmemekle birlikte, dünyevi konularda anne-babaya karşı iyi ve güzel davranmaya, onları hoş tutmaya teşvik etmektedir:

Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması, iki yıl içindedir. Hem Bana, hem anne ve babana şükret, dönüş yalnız Banadır.
Bununla birlikte, onların ikisi (annen ve baban), hakkında bir bilgin olmayan şeyi Bana şirk koşman için, sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda onlara itaat etme ve dünya (hayatın) da onlara iyilikle (ma'ruf üzere) sahiplen (onlarla geçin) ve Bana 'gönülden-katıksız olarak yönelenin' yoluna tabi ol. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, böylece ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim. (Lokman Suresi, 14-15)

Dikkat edilirse anne-babayla ilgili ayetlerde, Allah'a ortak koşulmaması, Allah'tan başkasına kulluk edilmemesi özellikle vurgulanmaktadır. Ve üstteki ayetten açıkça anlaşıldığı gibi, itaat edilecek kişi, cahiliyeye çağıran anne-baba değil, "gönülden-katıksız olarak Allah'a yönelen" kişidir.
Kuran'da hiçbir konuda duygusal bir yaklaşım tavsiye edilmez. İslam dini akla dayalı bir din olduğu için duygusal, romantik bir ruh hali, dinin yaşanmasını oldukça güçleştirir. Müslüman, son derece içli, ince ruhlu, hassas bir insandır, ama Allah'ın dininin gerekleri, İslam'ın menfaatleri söz konusu olduğunda en ufak bir duygusallığa kapılmaz ve Kuran ayetlerini uygulama konusunda taviz vermez. Ölçüsü Allah'ın rızasının en çoğunu gözetmek olduğu için hiçbir konu, hiçbir kişi, hiçbir şey hakkında saplantısı ve önyargısı yoktur. Gerçek iman ancak böyle bir ruh haliyle elde edilebilir. Duygusallığın özünde yatan, sevginin yanlış yönlendirilmesidir. Gerçek bir mümin sevgisini ancak Allah'a ve O'nun rızasının olduğu kişilere yöneltir. Bunun dışında, yani Allah rızası dışında beslenen bir sevgi Kuran'da "put edinme" ya da "şirk (ortak) koşma" adı verilen durumu oluşturur. Kuran'da Hz. İbrahim'in ağzından bu durum şöyle açıklanır:

(İbrahim) Dedi ki: "Siz gerçekten, Allah'ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi inkar edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız yoktur." (Ankebut Suresi, 25)

Allah'a ve dine karşı düşmanca tavırlar sergileyen bir kimseye sevgi beslemek de ayette tarif edilen "put" konumuna girer. İsterse sözkonusu kimse insanın ailesi, annesi, babası, çocuğu, kardeşi, karısı, kocası, ya da herhangi bir yakını olsun, fark etmez. Kuran'da bu konuya açıklık getirilmiştir:

Ey iman edenler, eğer imana karşı inkârı sevip-tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse, işte bunlar zulmeden kimselerdir. De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun Resûlü'nden ve O'nun yolunda cehd etmekten daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 23-24)

Cahiliye toplumunun içinden çıkıp gelen insanın ailesi de Kuran ahlakına sahip değilse ve çocuklarını Allah'ın rızasından alıkoymaya çalışıyorsa, bu durumda onlara güzellikle doğruları anlatmak gerekir. Eğer bu anlatım fayda etmezse, onlara karşı takınılacak tavır, Kuran'ın "itaat etmeme, ancak iyi geçinme" prensibine uygun olarak yürütülmelidir.


PEYGAMBER EFEN­DİMİZ (SAV)'İN ANNE VE BABAYA GÜZEL DAVRANMANIN ÖNEMİ HAKKINDA SÖYLEDİKLERİ

İbni Mes'ud radıyallahu anh şöyle dedi: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e: Hangi ameller daha faziletlidir? diye sordum. "Vaktinde kılınan namaz" buyurdu. "Sonra hangisi?" dedim. "Ana babaya iyilik etmek" cevabını verdi. (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai)
"Sizin en hayırlı olanınız, ailesine en iyi olanınızdır. Ben de aileme iyi olanınızım." (Mace, Cilt 5, Syf.461)
"En olgun imana sahip mümin huyu en güzel ve ailesine karşı en nazik, lütufkar olanıdır." (Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.105)
Üç kişiye Allah cenneti haram etmiştir: İçkiye devam edene, ana-babaya asi olana, ailesini korumayana. (Ramuz :S/269)
"Dört ki­şi var­dır ki Al­lah on­la­rı cen­ne­te koy­ma­ya­cak ve on­la­rı cen­ne­tin ni­met­le­rin­den faydalandırmayacak­tır: De­vam­lı iç­ki kul­la­nan, fa­iz yi­yen, hak­sız ye­re ye­tim ma­lı yi­yen ve an­ne babasına kar­şı asi olan­." (Tir­mi­zi)
"Dört şey, hayırların tümünden mahrum bırakır: Elinin altında olanlara haksızlık, ana-babaya asi olmak, kimsesizleri horlamak, yoksullara hakaret etmek." (T.G/229)
“Rabbinin rızası ana babanın razı edilmesindedir. Rabbinin gazab ve hışmı ise ana babanın gazablanması ve hışmındadır.” (Tirmizi)
“Rasulullah (s.a.v.), büyük günahların en büyüklerinden size haber vereyim mi? buyurdular. Sahabe evet Ey Allah’ın Rasulü! Dediler. Buyurdu ki: Allah’a ortak koşmak, Ana babaya karşı gelmek. Yaslanmış olduğu halde iken doğrulup oturumuna gelerek şöyle devam etti: “Yalancı şahidlik ve yalan söylemek” bu son sözü o kadar tekrarladı ki; biz keşke sussaydı dedik. (Müslim, Ebu Davud)
 “Kişinin kendi anne ve babasına sövmesi büyük günahlardandır.” Sahabe: ey Allah’ın Rasulü dediler: İnsan kendi anne ve babasına hiç söver mi? “Evet” buyurdular. “Kişi bir adamın babasına söver de oda bunun babasına söver yine aynı kişi birinin annesine söver de o da onun annesine söver.” (Ebu Davud, Müslim)
"Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimse perişan olsun, perişan olsun, perişan olsun" (Müslim)
"Al­lah si­ze ana­la­rı­nı­za iyi dav­ran­ma­nı­zı tav­si­ye et­ti. Al­lah si­ze ba­ba­la­rı­nı­za iyi dav­ran­ma­nı­zı tav­si­ye et­ti. Al­lah si­ze en ya­kın ak­ra­ba­nı­za son­ra ya­kın­lık de­re­ce­le­ri­ni­ze gö­re ak­ra­ba­la­rı­nı­za iyi dav­ran­ma­nı­zı tav­si­ye et­ti." (İbn-i Ma­ce)
"Al­lah gü­nah­lar­dan di­le­di­ği­ni kı­ya­met gü­nü­ne te­hir eder, an­cak an­ne ve ba­ba­ya ya­pı­lan is­ya­nın cezası­nı öl­me­den ön­ce dün­ya­da da ve­re­cek­tir." (Ha­kim)
"Ba­ba, cen­net ka­pı­la­rı­nın en ha­yır­lı­sı­na gir­me­ye ve­si­le­dir. Ar­tık ya ba­ba hak­kı­nı ih­mal et­mek­le o kapıyı yi­tir ve­ya onun hak­kı­na ri­ayet­le o ka­pı­yı el­de et­me­ye ça­lış." (İbn-i Ma­ce)
"Büyük günahlar şunlardır: Allah'a ortak koşmak, ana babaya itaatsizlik etmek, haksız yere adam öldürmek ve yalan yere yemin etmek." (Buhari, Tirmizi, Nesai)
"Ana babasına iyilik yapana ne mutlu! Allah onun ömrünü artırsın!" (Taberani)