14 Ocak 2014 Salı

KURAN OKUMANIN ÖNEMİ

 

Ku­ran-ı Ke­rim oku­mak, Al­lah'ın mü­min­le­ri yü­küm­lü kıl­dı­ğı önem­li bir iba­det­tir. Gaflet tehlikesine karşı en etkili çözüm, Allah'ın kullarına yol gösterici bir nur olarak indirdiği Kuran'ı okumak ve onun üzerinde düşünmektir. Kuran okumak insanın Allah'a yakınlaşarak, Rabbimizin üstün ilim ve kudretini kavramasını sağlar. Ayrıca insanın daha önce bilmediği, düşünmediği, düşünüp de cevabını bulamadığı birçok konuda en açık ve en doğru bilgiyi verir. Bu nedenle Kuran'ı samimi bir niyetle okuyan ve anlayan bir insan, kalbi tatmin bulmuş olarak Allah'a yönelir.
Samimi bir şekilde ayetler üzerinde düşünen insan düşünce ve tavırlarındaki yanlışların farkına varır. Bilmediği ya da önemsemediği için yaptığı ya da yapmadığı şeylerin önemini ve ciddiyetini anlar. Rabbimizin üstün ilim ve kudretini kavrar ve Allah'a karşı duyduğu korku ve sevgi artar. Allah Kuran'ın indiriliş amacını ayetlerinde şöyle haber vermektedir:

İşte bu (Kuran) uyarılıp korkutulsunlar, gerçekten O'nun yalnızca bir tek ilah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurma (bir belağ)dır. (İbrahim Suresi, 52)
Şüphesiz, bu Kuran, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere, onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir. (İsra Suresi, 9)

Kuran'ı dikkatli bir şekilde okuyan ve ayetler üzerinde düşünen insan, samimiyeti ölçüsünde zamanla ayetlerin tecellilerini çevresinde görmeye başlar; bu da her an Allah'ı hatırlamasına ve gafletten korunmasına vesile olur. Örneğin, Kuran'da tarif edilen inkarcı karakterini, zamanla etrafındaki kimi insanlar üzerinde fark etmeye başlar. Onları bekleyen sonsuz azaptan haberdar olduğu için de bu örnekler kendisine önemli bir ibret vesilesi olur. Bu şekilde Allah'ın izniyle gafletten sakınır ve gaflete karşı nasıl tedbir alması gerektiğini bilir. Yine insan ayetler üzerinde düşünüp cehennemdeki acının ve pişmanlığın şiddetini öğrenir, sonsuz ateş azabından Allah'ın dilemesi dışında kurtuluş olmayacağını düşünüp anlar. Aynı şekilde, cennetteki sonsuz nimetleri, güzellikleri ve güzel yaşamı tefekkür eder, Allah'ın rahmetini ve cennetini kazanmanın şevkini yaşar. Kuran'ı okuyan insan dünyada yaptığı herşeyin hesabını vereceğini ve yaptığı işlerin sonucunda cennete veya cehenneme gireceğini anlar. İşte bu gerçeğin bilincine varan insan gafil olmaktan, hakkı unutmaktan veya uygulamamaktan şiddetle kaçınır.
Kuran beyni yoğun çalıştıran bir kitaptır. Yani beyin ve akıl kitabıdır. Kuran beyni en güçlü çalıştıran, beyni en güçlü geliştiren vesiledir. Her ayet dikkatlice okunup, dikkatlice düşünülüp ve onun içindeki sırları bulmaya çalışarak okumak önemlidir. Kuran böyle okunduğunda beyin çok sağlıklı hale gelir ve insan çok akıllı olur. O zaman akıl olağanüstü derinlik kazanır. İnsanın ruhunda, zekasında ve kavrama gücünde olağanüstü bir gelişme olur. İnsanın dikkati açılır. Kuran Allah ile insanın ruhani bağlantısını güçlendirir. İnsanın üstündeki ağırlık kalkar. İnsanın konuşma yeteneği ve hikmet gücü artar. Kalbe ferahlık gelir. Kuran kalplere ve bedene şifadır. Onun için Kuran okunduğunda insanlarda bir ferahlık duygusu meydana gelir. Şeytani sıkıntıları varsa bunlar üstünden gider. Rahmani ferahlığa doğru gider. Görüş keskinliği meydana gelir. Eğer Kuran dikkatlice incelenirse her seferinde yeni bir hüküm, yeni bir bilgi ve yeni bir derinliğe ulaşılır. Kuran mealinin her evde mutlaka bulundurulması gerekir. Allah şöyle buyurur:

Ey örtüsüne bürünen, az bir kısmı hariç olmak üzere, geceleyin kalk: (Gecenin) Yarısı kadar. Ya da ondan biraz eksilt. Veya üzerine ilave et. Ve Kur’an’ı belli bir düzen içinde (tertil üzere) oku. (Müzzemmil Suresi, 1-4)


                            KURAN OKURKEN ŞEYTANDAN ALLAH’A SIĞININ

 Şeytanın istediği konulardan birisi, müminin Allah'ın sözlerini içeren Kuran'ı okuyup anlaması ve ondan en güzel şekilde istifade etmesini engellemeye çalışmaktır. Çünkü müminler Kuran'la en doğru yola iletilirler, şeytanın yegane amacı ise müminlerin doğru yoldan şaşırıp sapmalarıdır. Bu nedenle, onların Kuran'ı anlayamamalarını, yanlış anlamalarını, hatta mümkünse Kuran'dan uzaklaşıp onu terk etmelerini arzu eder.
 Allah şeytanın bu çabasına karşılık olarak müminin Kendisine sığınmasını bildirmiş ve bunu bir hüküm olarak müminlere farz kılmıştır:

Öyleyse Kuran okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın. (Nahl Suresi, 98)

  Allah'a inanıp, O'na güvenerek, böyle davrananlara şeytanın hiçbir zarar veremeyeceği bir sonraki ayette şöyle haber verilmektedir:

Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur. (Nahl Suresi, 99)

  Re­su­lul­lah Efen­di­miz (sav) Ku­ran oku­ma­ya baş­la­ma­dan ön­ce "Ko­vul­muş şey­tan­dan Al­lah'a sı­ğı­nı­yo­rum." ya da "Al­lah'ım şey­ta­nın kışkırtmasın­dan, üf­le­me­sin­den ve fı­sıl­da­ma­sın­dan Sa­na sı­ğı­nı­rım." (Ebu Davud) der­di.



KURAN OKUNDUĞU ZAMAN SUSUP DİNLEYİN

  Kur'an okunduğu zaman, hemen onu dinleyin ve susun. Umulur ki esirgenmiş olursunuz. (Araf Suresi, 204)

Ayetteki kesin ifadeden de anlaşılacağı gibi Kuran okunurken susup dinlemek, yalnızca güzel bir davranış şekli değil, aynı zamanda da Allah'ın farz kıldığı bir tavırdır. Ayetin devamındaki ifadeden de bu emre titizlik göstermenin müminlerin esirgenmesine vesile olacağı anlaşılmaktadır.
Kuran Allah'ın sözüdür. Bu nedenle, Allah'ın zatına gösterilmesi gereken haşyet dolu saygının aynı şekilde Allah'ın sözüne karşı da gösterilmesi gerekir. Bu saygının ilk aşaması ise Allah'ın sözünü işittiğinde, susup o söze kulak vermektir. Kuran'a, Arapça olsun, Türkçe meali olsun ya da farklı bir dilde okunduğunda aynı saygının gösterilmesi şarttır.
Herkesin farklı işlerle uğraştığı bir ortamda haber vermeden Allah'ın ayetlerini okumak, insanların dalgınlıkla istemeden bu ayetin hükmüne girmesine sebep olabilir. Bu nedenle, gerekli saygı ortamını sağlamadan Allah'ın kelamını okumak uygun bir tavır olmaz.
Bazı cahil ve mutaassıp çevrelerde, herkes başka işlerle uğraşırken ve kimse dinlemediği halde arka planda, kasetten ya da radyodan sürekli Kuran okunması önemli bir ibadet ve takva alameti olarak görülür. Oysaki Kuran saygıyla, her kelimesi can kulağıyla dinlenilmesi, akılda tutulması, üzerinde düşünülüp öğüt alınması ve uyulması gereken "üstün ve şerefli" bir sözdür. Eğer şartlardan dolayı bir sessizlik sağlanamıyorsa o zaman televizyon veya radyo kapatılabilir. Çünkü aksini yapmak Allah'ın farz kıldığı bir hükmü yerine getirmemek olur.



KU­RAN-I KE­RİM OKU­MA­NIN ADA­BI

1) Ön­ce ab­dest al­ma­lı, yü­zü­nü kıb­le­ye dön­me­li ve na­maz­da otu­rur gi­bi son de­re­ce edep­li ve mü­te­va­zi şe­kil­de otur­ma­lı­dır.
2) Pey­gam­be­ri­miz (sav), "Ku­ran-ı Ke­rim'i üç gün­den ön­ce hat­me­den ah­ka­mı­nı an­la­ya­maz" bu­yur­muş­tur. Bu yüz­den Ku­ran oku­nur­ken ma­na­sı dü­şü­nü­le­rek okun­ma­lı­dır.
3) Her aye­tin hak­kı­nı ve­re­rek oku­ma­lı­dır. Pey­gam­be­ri­miz (sav), için­de azap ge­çen ayet­ler­de Al­lah'a sı­ğı­nır, rah­met ayet­le­rin­de Al­lah'tan rah­met is­ter­di.
4) Gös­te­riş ma­na­sı çı­ka­rı­la­bi­le­cek şe­kil­de ve­ya na­maz kı­lan­la­rın na­maz­la­rı­nı ka­rış­tı­ra­cak şe­kil­de okun­ma­ma­lı­dır. Re­su­lul­lah (sav), "Ku­ran-ı Ke­rim'i ses­siz oku­ma­nın, ses­li oku­ma­ya üs­tün­lü­ğü, giz­li ve­ri­len sa­da­ka­nın açık­tan ve­ri­len sa­da­ka­ya üs­tün­lü­ğü gi­bi­dir." (Bu­ha­ri) bu­yur­muş­tur.
5) Gü­zel ses­li oku­ma­ya gay­ret et­me­li­dir. Re­su­lul­lah Efen­di­miz (sav) "Ku­ran-ı Ke­rim'i gü­zel ses ile süs­le­yi­niz" bu­yur­muş­tur. Oku­ya­nın se­si ne ka­dar gü­zel olur­sa din­le­ye­ne et­ki­si o ka­dar faz­la olur.
6) Ku­ran'ı oku­ya­nın kal­bin­de bü­yük­lü­ğü­nü his­set­me­si ge­re­kir. Oku­yan, bu­nu hiç unut­ma­yıp kal­bi­ni bu­na ha­zır bu­lun­dur­ma­lı ve ga­fil ol­ma­ma­lı­dır.



                                               KURAN'DAN UZAK DURMAYIN

Hz. Muhammed'in Kuran aracılığıyla tüm insanlara yaptığı davet, hakkıyla takdir edebilenler için, önemli bir fırsat, çok büyük bir lütuf ve Allah'tan bir nimettir. Vicdan ve akıl sahibi her insandan beklenen ise böylesine büyük bir fırsatı dikkatle değerlendirmek, önem vererek düşünmek ve bu fırsattan gerektiği gibi istifade etmektir. Aksi bir tutum, yani Kuran'da bildirilen gerçekleri göz ardı etmek, dinlememek ve düşünmemek ya da bu gerçeklerden inkar ederek kaçmak ise, ahiret gününde büyük bir pişmanlığa sebep olacaktır. Üstelik bu, hiçbir şekilde telafi edilemeyecek, geri dönülemeyecek bir pişmanlıktır.
Allah'ın davetine bugün icabet etmeyenler, o zorlu gün geldiğinde "…Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık ve müminlerden olsaydık" (Enam Suresi, 27) derler. Ama artık pişman olmak için çok geçtir. O gün, her insan için dünya hayatları boyunca yapıp ettikleriyle ilgili hüküm verilmiş, herkes alacağı karşılığı almıştır.
Ancak dünya hayatındaki bu kaçışın üzerinde en çok durulması gereken yönü, insanların içinde ne yazdığını dahi bilmeksizin Kuran okumaya, öğrenmeye ve dinlemeye karşı direnmeleri, Kuran'dan yüz çevirmeleridir. İnsanların büyük bir bölümü Allah'ın kendilerini nasıl bir hayata ve nasıl bir ahlaka davet ettiğini bilmeden, sahip oldukları ön yargılar nedeniyle, Kuran ayetlerinden kaçarlar. Tarafsız ve ön yargısız bir şekilde değerlendirmez ve elçilerin davetini reddederler. Bu red, insanları büyük bir yıkıma götüren ilk adımdır. Ancak insanların büyük bir bölümü, içinde bulundukları şiddetli gaflet hali ve fikri saplantı nedeniyle bunun farkında dahi değildirler.

"Kim Allah'a davet edene icabet etmezse, artık o, yeryüzünde (Allah'ı aciz bırakacak değildir ve onun O'ndan başka) velileri yoktur. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler" (Ahkaf Suresi, 32)

Allah Kuran'ı, insanları neden yarattığını ve onlardan ne istediğini bildirmek için yollamıştır. Allah'ı tanımak, O'nu razı ederek, cennetine gitmek isteyen insanların Kuran'ı çok iyi bilmeleri gerekir. Cahiliye toplumlarında Kuran'a bakış açısı son derece yanlıştır. Bu insanlardan bazıları Kuran'ı sadece okur, ama Allah'ın kendisine verdiği öğütleri hiç düşünmez, üzerine almaz, hayatına geçirmez. Kuran okumak bir ibadettir ama Kuran, Allah'ı tanımak, Allah'ın istediklerini öğrenmek ve hayata geçirmek için okunur.
 Kuran'ı şimdiye kadar hiç okumamış ya da okumak isteyip de şu ana kadar sahip olduğunuz ön yargılardan dolayı okumaktan vazgeçmiş olabilirsiniz. Belki günlük işlerinizin yoğunluğundan dolayı vakit ayıramayacağınızı düşünerek böyle bir karar vermiş, belki de çevrenizden "aman fazla okuma, yoksa kendini kaptırırsın" gibi hiçbir mantığı olmayan olumsuz telkinler almış olabilirsiniz. Ya da saydığımız bu ihtimallerin hiçbirini yaşamamış ve Kuran'ı okumayı aklınızın ucundan dahi geçirmemiş olabilirsiniz. Ancak önünüzde hala büyük bir imkan var: Şeytanın, insanların Kuran'ı dinlemelerine engel olmak için verdiği emirlere uymayıp, vicdanınızın sesini dinleyebilirsiniz.
Eğer Kuran'ı okuyan, ayetlerde bildirilen gerçekleri bilen bir insansanız, yine önünüze güzel bir fırsat çıkmış durumda. Kuran'dan kaçan insanların ne kadar büyük bir zararda olduklarını görmüş vicdanlı bir insan olarak, başkalarının da Kuran'ı okumalarını tavsiye edebilirsiniz. İnsanları Allah'ın dinini öğrenme, Kuran ahlakını yaşama, İslam'ın sunduğu güzellikleri öğrenme konusunda teşvik edebilirsiniz.
Herşeyi yoktan var eden ve dünyayı insanlar için bir deneme kılan Rabbimiz, şeytana güç verip insanlara "işitme, dinleme, düşünme" dedirtmektedir. Ancak siz bu denemenin farkına varıp, şeytanın emirlerine kulaklarınızı tıkamalı ve vicdanınızın "işit, dinle" diyen sözüne uymalısınız. Unutmayın ki, size şeytanın telkinlerini aktaran, Allah'a iman etmenizi engelleyen, güç ve iktidar sahibi görünen önderleriniz de, Allah'ın sizi denemek için yarattığı varlıklardır. Allah şeytanın bu çağrılarına nasıl karşılık vereceğinizle ilgili olarak sizi denemektedir. Aynı şekilde, onların "kitapları okumayın, yazılanlardan uzak durun, düşünmeyin" emirlerini veren sesi yaratanın da Allah olduğunu sakın aklınızdan çıkarmayın.
Unutmayın ki, bu kişilerin her birinin ayrı ayrı güç sahibi olduğunu düşünerek, onlardan çekinmek, korkmak ve hiç düşünmeden onlara itaat etmek çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü o kişilerin her biri de Allah'ın kendileri için yazdığı kadere uymakta ve Allah dilemedikçe hiçbir şeye güç yetirememektedirler. Ancak kesin olan tek bir gerçek vardır, o da tüm insanların bugün ya da yarın, yakın ya da uzak bir zamanda mutlaka ölüm melekleriyle karşılaşıp, yapayalnız hesaba çekilecekleridir. Her insan istese de istemese de beyaz bir beze sarılıp, yerin üç metre altına girecek ve üstüne kürek kürek toprak atılacaktır. Her insan Allah'ın huzuruna çıkacaktır. Ve bilin ki insan, Allah'ın huzuruna çıktığı anda yanında kendisine Allah'ı inkar etmesinde destek olan, teşvik eden, hatta bizzat kendisi de inkar eden, dost sandığı kişilerden hiçbiri olmayacaktır. Bu nedenle şu an sizi inkara teşvik eden kişilerin canlı, dinç ve sağlıklı olmaları sizi sakın aldatmasın. Çünkü hesap günü geldiğinde o kişilerin hiçbirini yanınızda bulamayacaksınız. Allah ayette şu şekilde bildirir:

Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) 'teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' bize geldiniz ve size lutfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar) parçalanıp-koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır. (Enam Suresi, 94)

O nedenle siz de o gün gelmeden önce Kuran gerçeğinden kaçmaktan vazgeçin, vaktinizi Kuran'ı okumaya ve okutmaya, Kuran ayetleri üzerinde düşünmeye ve düşündürmeye ayırın.



             PEYGAMBER EFEN­Dİ­MİZ (SAV)'İN KURAN OKUMANIN ÖNEMİ HAKKINDA SÖYLEDİKLERİ

"Ku­ran oku­yu­nuz, zi­ra Ku­ran oku­yan­la­rı­na kı­ya­met gü­nü şe­fa­at­çi olur." (Müs­lim)
Ku­ran ve onun­la amel eden kim­se­ler mah­şer ye­ri­ne ge­ti­ri­lir­ler. Ba­ka­ra ve Al-i İm­ran su­re­le­ri, ken­di­le­ri­ni oku­yup amel eden kim­se­ler hak­kın­da bir­bi­riy­le "Ben şe­ha­det ede­ce­ğim" di­ye ya­rı­şa­rak o kim­se­le­rin ön­le­ri­ne ge­lir­ler. (Müs­lim)
"Si­zin en ha­yır­lı­nız Ku­ran'ı öğ­re­ten ve onu öğ­re­nen­dir." (Bu­ha­ri-Müs­lim)
"İki kim­se gıp­ta edil­me­ye (im­re­nil­me­ye) de­ğer: Bi­ri­si Ku­ran öğ­ren­miş ve onun­la ge­ce gün­düz meş­gul ve Ku­ran'ın emir­le­ri­ni ye­ri­ne ge­ti­ren­dir. Di­ğe­ri de Al­lah'ın ken­di­si­ne mal ih­san et­ti­ği kim­se­ler­dir ki ge­ce-gün­düz o ma­lı Al­lah yo­lun­da sarf e­der." (Bu­ha­ri-Müs­lim)
"Ku­ran'ı oku da yük­sel. Oku­du­ğun nis­bet­te cen­net ba­sa­mak­la­rın­dan yu­ka­rı çık. Dün­ya­da ace­le et­me­den oku­du­ğun gi­bi cen­net­te de öy­le oku. Çün­kü se­nin cen­net­te yer­le­şe­ce­ğin yer, oku­du­ğun aye­tin son nok­ta­sı­dır. Ne ka­dar okur­san o ka­dar yük­se­lir­sin." (Ebu Da­vud-Tir­mi­zi)
"Her­han­gi bir ce­ma­at bir ev­de top­la­nıp da Ku­ran-ı Ke­rim'i okur, ara­la­rın­da mu­ka­be­le eder­ler­se (onun üze­rin­de ça­lı­şır­lar­sa), kalp­le­ri sü­ku­net bu­lur, ra­hat eder­ler. Allah'ın rah­me­ti on­la­rı kap­lar. Me­lek­ler on­la­rı ku­şa­tır. Ce­nab-ı Hak da on­la­rı ken­di nez­din­de­ki­ler ara­sın­da zik­re­der." (Müs­lim)
"Al­lah Ka­tın­da Ku­ran'dan da­ha üs­tün şe­fa­at­çi yok­tur. Ne pey­gam­ber, ne me­lek ne baş­ka­la­rı." (Ta­be­ra­ni)
"Ku­ran'ı duy­gu­la­na­rak oku­ma­yan biz­den de­ğil­dir." (Bu­ha­ri)


              AHİRETTE KURAN'DAN HESABA ÇEKİLECEĞİNİZİ SAKIN UNUTMAYIN

Allah’a iman eden bir insanın yapması gereken ilk şey, kendisini yaratan Rabbine karşı sorumluluklarının ne olduğunu öğrenmek olacaktır. Ve bunu öğrenebileceği tek kaynak da Kuran'dır. Allah, seçip beğendiği dininin hükümlerini, sınırlarını Kuran’da tüm insanlara bildirmiştir. İnsanlar ancak Allah’ın emrettiği bu hükümleri eksiksiz olarak uygulamak suretiyle kurtuluş bulabilirler. Ahirette, bu sınırları büyük bir şevkle uygulayan, tüm hayatı boyunca kendisini yaratan Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya çalışmış bir kişi ile bu sınırları gözardı edip, kendi zevkleri uğruna dünya hayatını tüketmiş bir kişinin görecekleri karşılığın aynı olmayacağı APAÇIK ortadadır.
Kuran kıyamete kadar yaşayacak olan tüm insanlar için indirilmiştir. Dolayısıyla Kuran'ın hükümleri, bu süre içerisinde yaşayan her insan için geçerlidir. Bundan 1000 sene önce yaşamış olanlar da, bundan sonra yaşayacak olanlar da aynı kitaptan ve aynı hükümlerden sorguya çekileceklerdir. Bir yüzyıldan başka bir yüzyıla geçilmesi, giyim tarzının, teknolojinin ya da şehirlerin değişmesi insanların Allah'a karşı olan sorumluluklarını değiştirmez. Bir insan büyük bir çölün ortasında olsa, bir gökdelen katında otursa da, ibadetlerini ve ahlakını Kuran'da belirtilen şekilde yerine getirmekle yükümlüdür.
Allah Kuran’da nasıl bir kuldan hoşnut olacağını çok ayrıntılı ve açık bir şekilde anlatmıştır. Dolayısıyla insanın en büyük sorumluluğu Allah’ın kitabında anlatılanları uygulamaktır. Allah hesap günü insanları Kuran’a uyup uymadıkları konusunda sorguya çekecektir. Allah Kuran'ın tüm alemlere gönderildiğini ve tüm insanların bu kitaptan sorguya çekileceklerini ayetlerinde şöyle bildirmiştir:

Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız. (Zuhruf Suresi, 44)
Alemlere uyarıcı olsun diye kuluna Furkan'ı indiren (Allah) ne yücedir. (Furkan Suresi, 1)

    İşte bu yüzden tüm insanların yalnızca Allah’ın çağrısına icabet etmeleri gerektiğini ve bunun için de Kuran'ı çok iyi bilmeleri gerektiğini sakın anlamazlıktan gelmeyin.