14 Ocak 2014 Salı

SAKIN FAİZ YEMEYİN

                                                                                                                           
     ALLAH KURAN’DA FAİZ YEMEYİ YASAKLAMIŞTIR

            Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve eğer inanmışsanız, faizden artakalanı bırakın. ŞAYET BÖYLE YAPMAZSANIZ, ALLAH'A VE RESULÜNE KARŞI SAVAŞ AÇTIĞINIZI BİLİN. Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. (Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz. Eğer (borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir zamana kadar süre (verin). (Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.  (Bakara Suresi, 278-280)

  Ey iman edenler, faizi kat kat artırılmış olarak yemeyin. Ve Allah'tan sakının, umulur ki kurtulursunuz. (Al-i İmran Suresi, 130)

            Allah’ın borç verme imkanı verdiği kimseler, borç verdiklerinde faizsiz borç vermelidirler. Eğer, bunun tersine Allah'ın nimetini, imkanı olmayan insanları zor durumda bırakmakta kullanırlarsa, o zaman sadece nankör değil, aynı zamanda kötü kalpli ve zalim de olurlar.

  Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin… (Bakara Suresi, 188)

  Ey iman edenler, mallarınızı, sizden karşılıklı anlaşmadan (doğan) bir ticaretten başka haksız 'nedenler ve yollarla’ (batılca) yemeyin… (Nisa Suresi, 29)

            Ticarette bir taraf, hizmetin karşılığını ödeyen karşı tarafın ihtiyaçlarını gidermiş olur. "Karşılıklı anlaşma" sözü, bu alışverişlerin korkutma ve tehdit ile değil, karşılıklı anlaşma ile yapılması gerektiğini ifade etmektedir. Örneğin, faizde, karşılıklı anlaşma varmış gibi görünse de ihtiyacı olan tarafın, şartların zorlamasıyla bu anlaşmayı kabul ettiği ortadadır.


        FAİZ YİYENLERE CEHENNEM AZABI VARDIR

  Faiz (riba) yiyenler, ancak ŞEYTAN ÇARPMIŞ OLANIN KALKIŞI GİBİ, ÇARPILMIŞ OLMAKTAN BAŞKA (BİR TARZDA) KALKMAZLAR. Bu, onların: “Alım-satım da ancak faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, ALIŞVERİŞİ HELAL, FAİZİ HARAM KILMIŞTIR. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah’a aittir. KİM (FAİZE) GERİ DÖNERSE, ARTIK ONLAR ATEŞİN HALKIDIR, ORADA SÜREKLİ KALACAKLARDIR. (Bakara Suresi, 275)

                Kuran faizle borç vereni deli bir adama benzetir. Deli adam nasıl dengesizliği nedeniyle hakimiyetini kaybederse, aynı şekilde borç veren kişi de para verirken o denli dengesini kaybeder ki, şuurunu yitirir. Onun akılsızlığı o denli büyüktür ki, bencilliğinin ve açgözlülüğünün nasıl insan sevgisine, insan kardeşliğine ve dostluğuna kökten bir darbe vurduğunu ve insanlığın genel maslahatına zarar verdiğini farketmez. Birçok şeyi feda ederek zengin olduğunun farkına varamaz. İşte o da, bu dünyada sanki deli bir adam gibi davranır. Ahirette de aynı bu dünyadaki gibi deli olarak dirilecektir. Çünkü herkes hangi konumda ölmüşse ahirette o konumda dirilir. Faiz yiyenler ayetin ifadesiyle cehennem azabıyla karşılık göreceklerdir.
            Ahlaki yönden faiz pisliktir ve onu alan kimse kendisini temizlemek için elinden geleni yapmalıdır. Eğer faiz almışsa, aldığı faizi kendisine harcamamalı ve faiz aldığı kimseleri araştırıp onlara aldıklarını geri ödemeye çalışmalıdır. Faiz aldığı kimseleri bulamadığı takdirde bu haram ve pis kazancı sosyal refah için harcamalıdır. Kıyamet gününde, kişi hakkında kesin hüküm verecek olan Allah'ın azabından korunmanın tek çıkar yolu budur. Bu haram serveti kullanmaya devam eden kimse ise, geçmişte verdiği borçlar nedeniyle bile cezalandırılacaktır.


            FAİZ EKONOMİYE ZARAR VERİR

            Ekonomisi iyi olmayan bazı ülkeler dış yardım olmadan varlığını devam ettirememektedir. Ülkelerin sadece yardım almaları da yeterli olmamakta, çünkü bu yardımların faizlerini ödeyemedikleri için çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar.
            Aynı şekilde dünya üzerindeki insanların bir bölümü açlık sınırında yaşamakta, zorluk içinde yaşayan insanların aylık gelirleri ihtiyaçlarını karşılayamamakta ve bunun yanında dünyanın dört bir yanında çok büyük bir işsizlik hüküm sürmektedir. Bunun en belirgin örneklerinden biri ise birkaç yüz kişinin alınacağı bir memuriyet sınavına çok sayıda kişinin katılmasıdır. Sadece bir iş bulabilmek için insanlar saatlerce sıralarda beklemekte, iş bulma kurumlarında günlerini geçirmektedirler. Tek istekleri de çalışmak ve maddi geçimlerini sağlayabilmektir.
            Peki bunların çözümü nedir? Neden bu sorunlar köklü bir şekilde ortadan kaldırılamamaktadır?
            Öncelikle bir ülke içindeki istikrarın en önemli belirtisi ekonomide yaşanacak olan gelişme, üretimin artışı, sürekli yeni iş alanlarının ortaya çıkması ve insanların verimli hale getirilmeleridir. Oysa bugün halen dünyada milyonlarca işsiz bulunmaktadır. Bu kişilerin bakmakla yükümlü oldukları aileleri de göz önünde bulundurulduğunda bu sayı daha da artmaktadır. 
            Ekonomik açıdan iyi durumda olmayan ülkelerde ekonomik düzen faiz sistemi üzerine kurulmuştur. Bankaların verdiği çok yüksek faizlerin, ülke ekonomisine pek çok açıdan olumsuz etkileri olmaktadır. Böylece insanlar yatırım ya da üretime değil, paralarını bankaya yatırmaya teşvik edilmektedir. Faizle, gecelik repolarla kazanılan para insanlara çalışmaktan daha kolay gelmektedir. Nüfusunun büyük bir çoğunluğu faiz ve repo ile para kazanan bir toplumda ise üretimin ve ülkenin gelişmesi için gereken yatırımların artırılması  ise imkansızdır. 
            Böyle sistemlerde banka reklamlarında verilen imaj ise şu şekildedir: "Siz işinizi, gücünüzü, üretimi bırakın ve tatile çıkın. Paralarınızı da bankaya, ya faiz ya da repo olarak yatırın..." Günümüzde son derece cazip ve kolay bir yol olarak gösterilen bu mantık aslında hiç de sanıldığı gibi insanlara refah ve zenginlik getirmez. Hiçbir yatırımın yapılmadığı, paranın bankalarda, yastık altlarında veya kasalarda biriktirilerek yığıldığı bir ekonomi, ardından hayat pahalılığı, enflasyon gibi ekonomik sorunları da getirecektir. Ve parasını faize yatırarak tatile giden ve üretime katkıda bulunmayan insanlar ise uzun vadede bu ekonomik sıkıntıyı bizzat yaşayacak ve faizde artan paraları enflasyonun hızına yetişemeyerek sürekli değer kaybedecektir.
            Oysa üretim yapılması durumunda, ülke ekonomisinde genel anlamda bir düzelme yaşanacak, piyasa hareketlenecek ve bu da herkes için yarar sağlayacaktır. Nitekim parayı biriktirmek, malı yığmak Allah'ın Kuran'da yasakladığı davranışlardır. Kuran'da insanların ellerindeki parayı sürekli olarak hayır yönünde kullanmaları emredilir. Kuran’da malını yığıp, biriktiren kişiler için cehennem azabının olduğu haber verilmektedir:

…Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele. Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve:) "İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın" (denilecek). (Tevbe Suresi, 34-35)

  Ki o, mal yığıp biriktiren ve onu saydıkça sayandır. Gerçekten malının kendisini ebedi kılacağını sanıyor. Hayır; andolsun o, 'hutame'ye atılacaktır. "Hutame"nin ne olduğunu sana bildiren nedir? Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir. (Hümeze Suresi, 2-6)

  Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir: Başın derisini kavurup-soyar. Yüz çevirip arkasını döneni çağırır-durur. (Durmaksızın mal ve servet) Toplayıp bir yerde (üstüste) yığmakta olanı. (Mearic Suresi, 15-18)

            İslam ahlakının yaşandığı bir ortamda yaşam şartları hep insanların lehlerine olacak şekilde düzenlenir. Bu nedenle faiz de yasaklanmış, kişilerin ağır borç yükü altında ezilmeleri engellenmiştir. Allah ayetlerde faizin insanlara bereket getirmeyeceğini şöyle haber verir:

  Allah faizi yok eder de sadakaları arttırır. Allah günahkar kafirlerin hiçbirini sevmez. (Bakara Suresi, 276)

  İnsanların mallarından artsın diye, verdiğiniz faiz Allah Katında artmaz. Ama Allah'ın yüzünü (rızasını) isteyerek verdiğiniz zekat ise, işte (sevablarını ve gelirlerini) kat kat artıranlar onlardır. (Rum Suresi, 39)

            Faizin ekonomik yaşam üzerinde çok olumsuz etkileri vardır. Allah faizin getireceği geliri yok eder, bereketini azaltır. Haram olan faizin bu kadar yaygınlaştırılmasının sonucunda Allah insanların kazançlarındaki bereketi kısarak karşılık vermektedir. Faizin ekonomiye verdiği zararlar Allah'ın ayetlerinin insanlar üzerinde tecelli ettiğini göstermektedir. Bir ayette şöyle buyrulur:

  Görmüyorlar mı ki, gerçekten onlar her yıl, bir veya iki defa belaya çarptırılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve öğüt alıp (ders çıkarıp) düşünmüyorlar. (Tevbe Suresi, 126)

            Görünüşte faizin zenginleştirip, infakın fakirleştirmesine rağmen, gerçekte bunun tersi olur. Faizin ekonomik yönden yıkıcı bir etkisi vardır. Ahlaki yönden ise faizin açgözlülük, bencillik, cimrilik, katı kalplilik, paraya tapma gibi kötü özelliklere yol açtığı ve insanlar arasında sevgi ve yardımlaşma ruhunu öldürdüğü bilinmektedir. O halde faiz, toplum için hem ekonomik, hem ahlaki yönden zararlıdır. İnfak; cömertlik, tokgözlülük, yumuşak kalplilik ve sevgi üzerine kurulmuştur ve bu yüce niteliklerin gelişmesine yardımcı olur.
            Eğer toplumdaki bireyler karşılıklı ilişkilerini bencillik üzerine kurarlarsa ve bireylerarası yardımlaşma ancak şahsi çıkar karşılığında olursa, o toplum kuvvetli, dayanıklı ve dengeli bir toplum olamaz. Eğer zenginler fakirlerin sadece sömürülmek için varolduğuna inanıyorlarsa, bu durumda bir çıkar çatışması meydana gelecek ve toplumda ayrılıklar ortaya çıkacaktır. Eğer diğer şartlar da bunları desteklerse bu durum bir sınıf çatışmasına neden olacaktır. Diğer taraftan, eğer toplumun bireyleri karşılıklı ilişkilerini sempati üzerine kurarlar ve birbirlerine cömertçe davranırlarsa, toplum güçlenecektir. Eğer her birey ihtiyacı olan diğer bireye yardım ederse ve zenginler fakirlere adaletle davranırlarsa, o toplumda karşılıklı sevgi ve saygı gelişecek ve toplum güçlü, dengeli bir toplum olacaktır. Tabii ki toplumdaki gelişme bu karşılıklı işbirliği ve sevgi ile de desteklenecektir. Faizin bir ulusun gelişmesini engellediği ve infakın gelişmeye yardım ettiği apaçık ortadadır.
            İnsanların hayat şartlarının iyileştirilebilmesi için ülke içinde bir düzenin ve istikrarın mevcut olması çok önemlidir. Bu istikrar ekonomiden sosyal yaşama kadar her alana hakim olmalıdır. Bu konuda tüm Müslümanlar'a çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Kimse bir başkasının çözüm üretmesini, bir şeyler yapmasını beklememeli, elinden gelen her şeyi yapmalıdır. Çünkü Allah bu konuda tüm inananları sorumlu kılmıştır. Bu sorumluluğu yerine getirebilmek ise öncelikle dini ve dinin insan hayatına sunduğu güzellikleri anlatmakla mümkün olabilir.
            Örneğin, infak edilen ve hayır yolda kullanılan malın bereketli olacağına ve faizin ise bereketsizlik getireceğine iman eden bir topluluk, malının ihtiyacından arta kalanını hayır yönünde kullanacaktır. Böyle bir sistemde ise tüm ülkenin nasıl bir refaha ulaşacağı açıktır. İnsanların böyle bir anlayışı uzak ve erişilmez görmemelerini sağlamanın tek yolu ise onlara Kuran ahlakını öğretmektir. Kuran ahlakının rehberliğinde yaşanan bir hayatta Allah korkusu ile hareket edildiği için insanlar yalnız kendi çıkarları için değil, tüm insanların rahatı ve çıkarı için uğraşırlar. Çünkü İslam ahlakında birlik, beraberlik, yardımlaşma ve dayanışma çok önemlidir.
            Allah'ın yasakladığı birer eylem olduğu için hakka tecavüz etme gibi bir konu olmaz. Başkasının hakkını kimse üstüne geçirmez. Kimse kimsenin payına göz dikmez. Ölçüde hiçbir yanlışlık yapılmaz. Kuran ahlakının yaşandığı bir toplumda, dinsizliğin oluşturduğu adaletsiz, çıkara dayalı, güçlünün zayıfı ezdiği, insanların haksız yollarla başka insanların paylarını kendi paylarına kattığı bir sistem asla yaşanmaz.
            Dinin yaşandığı bir toplumda israf olmaz, israfa kaçan tüketim de olmaz. Yardımlaşma ve adalet sayesinde insanların ekonomik güç seviyesi yükselir. Zengin bir toplum oluşur. Kuran ahlakının yaşandığı, zenginlik ve refahı ile tarihe geçen Asr-ı Saadet dönemi bu gerçeğin en açık delilidir.

                                                                   
 PEYGAMBER EFEN­Dİ­MİZ (SAV)'İN FAİZ HAKKINDA SÖYLEDİKLERİ

"Dört ki­şi var­dır ki Al­lah on­la­rı cen­ne­te koy­ma­ya­cak ve on­la­rı cen­ne­tin ni­met­le­rin­den fay­da­lan­dır­ma­ya­cak­tır: De­vam­lı iç­ki kul­la­nan, fa­iz yi­yen, hak­sız ye­re ye­tim ma­lı yi­yen ve an­ne ba­ba­sı­na kar­şı asi olan­." (Tir­mi­zi)
"Miraç gecesi, karınları ev gibi, içleri yılan dolu insanlar gördüm. Bunların kim olduğunu Cebrail aleyhisselama sordum. Faiz yiyenler olduğunu bildirdi." (İbni Mace)  
"Faiz alana da verene de lanet olsun!" (Müslim)
Bir yerde, zina ve riba (faiz) çoğalırsa, o yerin halkı, belaya maruz kalır. (Hakim)
‘Helak edici yedi şeyden uzak durunuz!’ buyurdu. Sahabeler: −Ya Rasulallah! Onlar nelerdir? dediler.
Rasulullah (s.a.v.):
1) ‘Allah’a şirk koşmak,
2) Sihir yapmak,
3) Haklı olmanın dışında Allah’ın haram kıldığı nefsi öldürmek,
4) Faiz yemek,
5) Yetimin malını yemek,
6) Düşmanla karşı karşıya iken savaştan kaçmak ve
7) Zinadan korunmuş saf mü’min kadınlara zina iftirasında bulunmaktır!’ buyurdu.”  (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai)
Faiz çokluk getirse bile şüphesiz ki sonunda bir azlık olacaktır. (Hakim)